Yurt(suzluk)
- Sabırsızlık Zamanı
- 2 Mar 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Mar 2022

Geçtiğimiz ay tarikat yurdunda kalan bir öğrenci arkadaşımızın intihar etmesi üzerine tarikat yurtları, devlet yurtları ve özel yurtlarla ilgili bir yazı yazma ihtiyacı hissettim. Bildiğiniz gibi bu yılın başlarında okulların açılacak olması kesinleştikten sonra öğrenciler olarak barınma sorunu ile karşı karşıya kaldık. Barınma sorunu burjuva anayasasında dahi temel insan hakkı olarak kabul edilir. Fakat açıkça görüyoruz ki kapitalizm koşullarında bu meselenin çözümünün bulunmasını bir kenara bırakalım, bunun için bir çaba dahi gösterilmiyor. Sermaye sınıfı ve onun devleti temel insan hakkı olduğunu savundukları barınma sorunu ile ilgili kendi koydukları yasayı çiğniyorlar.
Yılın başlarında yaşadığımız barınma sorunu konusuna geri dönelim. Online eğitime son verilerek yüz yüze eğitimin yeniden başlaması kararı üzerine, öğrenci gençliğin barınacak yer problemi yeniden kendini göstermiş oldu. Bu sorunun yeni ortaya çıkan bir sorun olmadığını da belirtmek lazım. Öğrenci gençlik on yıllardır bu sorunu yaşamaktadır. Buna karşı pek çok mücadeleler de verilmiştir. Fakat günümüzde eğitimin tam anlamıyla niteliksizleştirilmesi, üniversitelerin sermayeye peşkeş çekilmesi birçok sorunu da beraberinde getirdi. Birçok yeni üniversite de açılıyor, fakat devletin öğrencilere sunduğu sözde yurt imkanları da bir o kadar sınırlı. Durum böyle olunca üniversiteye yerleşen milyonlarca öğrenci arkadaşımız ve ailelerimiz için barınma sorunu, çok acil bir sorun olmuştur.
Öncelikle bu sorunun liseli gençliği ilgilendiren boyutunu ele alacağız. Özellikle kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan ailelerin çocukları, lise eğitimini görece daha iyi eğitim veren liselerde görmek için şehir merkezlerine gitmektedir. Bu noktada da devreye yurtlar giriyor. İşte bu liseli gençlerin kalabilecekleri 2 çeşit yurt bulunuyor: Devlet yurtları ve tarikat yurtları. Yurt ücretlerinin pahalılığı bir yana, bu yurtlarda yaşamak ve eğitimine odaklanabilmek yurt idaresi tarafından âdeta bilerek zorlaştırılıyor. Tarikat yurtları konusuna ayrıca değinmek gerekir. Bunun için din konusuna ayrıca girilmesi de gerekir fakat biz bu yazımızda sizi bu konuyla boğmak istemiyoruz. Daha çok tarikat yurtlarının tekelci kapitalizm ve onun temsilcisi dinci-faşist iktidar eliyle açıkça desteklenmesi ve hayır kurumu gibi gösterilerek aklanmaya çalışılması konusunu ele alacağız. Bu yıl içinde, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasının hemen hemen her yerinde bulunan bu tarikat yurtlarında birçok intihar vakası ve bir öğrencinin de güvenlik tarafından öldürülmesi olayları yaşanmıştır. Bunların sadece kamuoyuna yansıyanlar olduğunu da belirtelim. Tarikat yurtlarının bilançosunun daha ağır olduğunu biliyoruz. Birkaç yıl önce bir tarikat yurdunda çıkan yangında onlarca öğrenci yanarak can verdi. Yine bir başka tarikat yurdunda 50’den fazla çocuğun tacize ve tecavüze uğraması da ortaya çıkan tarikat yurdu facialarına örneklerdir. İşte tekelci kapitalizm ve onun temsilcisi dinci-faşist iktidar eliyle açıkça desteklenen ve hayır kurumu gibi gösterilen tarikat yurtlarının gerçek yüzü böyledir.
Yurt sorununun üniversiteli öğrenci gençlik içindeki boyutu daha başkadır. Çünkü, üniversiteli öğrenci gençliğin çoğunluğu yaşadığı şehirden ayrılmıştır ve bu durumda da direkt olarak bir barınma sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu barınma sorununa verilen en klasik çözüm ise yurtlardır. Biz üniversiteli gençliğin önünde 3 çeşit yurt bulunuyor. KYK yurtları, özel yurtlar ve tarikat yurtları. Bütün bu yurtlar öğrenci gençliğin barınma sorununu çözmek için yetersizdir ve zaten bu amaçla bizlere sunulmamaktadır. Kapitalizmin doğası gereği yalnızca kar ve daha fazla kar hedefini önüne koyar. Şunu da belirtelim ki bütün bu yurtların aşırı pahalılığı ve yetersizliği sebebiyle her yıl binlerce öğrenci okulu bırakmak zorunda kalıyor. Yazının sonuna gelirken, şahsen benim de yaşadığım KYK yurtları ve sorunlarını anlatacağım. KYK yurtlarında öğrenci gençlik pek çok baskıyla karşı karşıyadır. Bu baskılar sebebiyle gençliğin özgürlüğü alenen kısıtlanıyor. Bu baskılar sebebiyle KYK yurtlarında kalan hemen hemen bütün öğrenciler, kendilerini yaşadıkları bu yurtlara ait hissedemiyor. Kandil günlerinde, dini önemi olan günlerde ve sözde milli önemi olan günlerde yurtlarda bulunan öğrencilerle etkinlik düzenlenmesi dayatılıyor ve bu etkinliklere katılım sağlanması için yurt idaresi tarafından öğrencilere baskı uygulanıyor. Kadın yurtlarında baskıların boyutu çok daha fazladır. Yurt içerisindeki giyimlerinden tavırlarına ve konuşmalarına kadar her şeylerine karışılmakta ve baskı uygulanmaktadır. LGBTİ+ öğrenciler için durum daha da beter bir haldedir. Hem yurttaki diğer gerici öğrenciler tarafından hem de yurt idaresi tarafından sürekli baskıya uğramaktadırlar. Bu baskıların boyutu ise yurttan atmaya kadar gidiyor. Bu sebepler ile ortak taleplerimiz için, yurtlarda barınan, cinsiyeti, cinsel yönelimi, dini inanışı sebebiyle ve daha pek çok farklı nedenlerden dolayı baskı altında olan bütün öğrenciler birleşmelidir. Yurt idaresi ve bu yurtları, karşımıza bir seçenek olarak sunan bu sisteme karşı örgütlü bir şekilde mücadele edilmesi elzemdir. Bütün bu yurt sorunlarına karşı, öğrenci gençliğin kendi inisiyatifiyle meclisler ve komiteler çatısı altında birleşerek, yurt idareleri ve bozuk yurt sistemine karşı bir çözüm alanı oluşturulmalıdır. Fanzin okurlarımız ve yurtlarda kalan bütün öğrenci arkadaşlarıma sesleniyorum:
“Yurtlarımızda, yaşam alanlarımızda bizleri ötekileştirmeye çalışan bu sisteme karşı kendi meclislerimiz ve komitelerimizde örgütlenelim. Bu bozuk sisteme karşı örgütlü bir şekilde mücadele edelim.”
YAŞASIN ÖĞRENCİ DAYANIŞMASI!
AYDIN’DAN BİR DÖB’LÜ
Comments