YENİ BİR DÜNYA KURACAĞIZ!
- Sabırsızlık Zamanı
- 15 Mar 2021
- 2 dakikada okunur
Bizler de Boğaziçi'ndeyiz. Boğaziçi direnişi ortak bahanemiz sayesinde ortak sorunlarımızı açıkça söyleyebildiğimiz, polisin bile saldırmaya çekindiği dinamik bir hareket haline gelmiş durumda. Liselerimizde rektör veya demokratik bir seçim olduğu söylenemez, ancak verdiğimiz özerklik mücadelesi, üniversitesine atanılan kayyum rektöre karşı mücadele veren üniversiteli öğrencilerin verdiği mücadele ile aynı mücadele. Ortak bahaneden kastımız; Boğaziçi Üniversitesi’nden olmasa bile binlerce öğrencinin, devlet baskısına, sınav baskısına, okul baskısına, işsizlik baskısına, iş bulunca düşük maaş ve fazla çalışma saatlerine, aile baskısına, homofobiye kısaca kapitalizmin yarattığı tüm baskılara karşı biriken öfkesini haykırmasını sağlayan, Boğaziçi Üniversitesi’ne dinci-faşizmm tarafından atanan kayyum rektöre karşı olmamızdır. Yani bahanemiz kayyum rektör, bu direnişte bulunma sebebimiz ise BOÜ öğrencilerinin sorunlarını ve bizim sorunlarımızı yaratan kapitalizmdir. Bu atamaya anti-demokratik ve hukuksuz denilse de aslında faşizmin hukukunun tam da bu olduğundan, hiçbir şüphemiz yok. Boğaziçi direnişine katılan ve kendini “apolitik” olarak tanımlayan veya herhangi bir ideolojiye yakın görmeyenler aslında Boğaziçi direnişine katılarak düzene karşı politik bir tavır da almaktadır. Hepimizin korkuları var, ancak daha önceden gözaltına alınma, tutuklanma, okuldan atılma gibi korkuları olup da, bu riskleri göze alarak, Boğaziçi direnişne katılan bir sürü insan var. Bu kadar insanın bu riskleri göze alıp, eylemlere katılması, kapitalizm yüzünden ortaya çıkan öfkenin, kapitalizm tarafından yaratılan korkuların üstüne çıkması demektir. Bu da toplumsal bir ayaklanmanın patlak vereceğinin habercisidir, çünkü sadece Boğaziçi’nde değil her yerde direnişler, işçi eylemleri, grevler ve boykotlar oluyor.
Politik özgürlük kazanılmadan, akademik özgürlük kazanılamaz. Şunu çok iyi biliyoruz, kapitalizm ve onun faşist devlet aygıtı var olduğu sürece bizler asla anadilde, özerk, parasız, bilimsel bir eğitim alamayacağız. Bu yüzden verdiğimiz mücadeleyi asla işçi sınıfının mücadelesinden ayrı tutmuyoruz, tutmamalıyız. Bu köhne düzene karşı mücadele etmekten başka bir yolumuz yok. 16 sene okumak ile okumak yerine bir işte çalışmanın arasında çok fark olduğu söylenemez. Kayyum Melih bugün gider, yarın yerine yeni bir kayyum gelir.
Verdiğimiz mücadelenin sonuç bulmasını istiyorsak, bu sorunları budamakla yetinmeyeceğiz, bu yaban otunu kökünden koparacağız, yeni bir dünyayı kuracağız.
İstanbul’dan Bir DÖB’lü
Comments