Ya Sosyalizm Ya Barbarlık
- Sabırsızlık Zamanı
- 12 Mar 2020
- 2 dakikada okunur
İzmir'den Bir Fanzin Okuru

Gelişmeyen, ilerlemeyen bir şey gerilemeye, çürümeye ve yozlaşmaya mahkûmdur. Diyalektik gelişim zorunluluğunun getirisi olarak hiçbir şey aynı kalmaz, yerinde saymaz. Öğrenci eylemsellikleri, işçi grevleri, Gezi Ayaklanması gibi toplumsal hareketler, eylemler gelişmekle birlikte toplumsal çürümenin de giderek derinleştiği, faşizmin baskılarının da giderek arttığı bir dönemdeyiz. Demin de belirttiğimiz gibi devrimin çok güçlü olduğu yaşadığımız topraklarda zafer ne kadar gecikirse yozlaşma, her türlü çürüme daha da derinleşecek. Çürüme ve yozlaşma derinleşirken her toplumsal kesimin sorunu giderek derinleşiyor, kapitalizm koşullarında hiçbir şekilde çözülemez hale geliyor. Ayakta kalabilmek için çırpınan burjuvazi saldırılarını yoğunlaştırdı; ekonomik krizin de getirisiyle halk açlığa, yokluğa ve sefalete daha fazla itildi. Biraz bu konu üzerindeki örnekleri açmak yerinde olacaktır: Burjuvazinin faşist sivil güçlerinin Alevilere yönelik yaptığı saldırılar (Alevilerin evlerine çarpı işareti konması, nefret söylemleri, cemevlerine yapılan saldırılar vs.) yeni bir katliama hazırlandıklarını göstermez mi? Bir babanın çocuğuna okul forması alamadığı için kendini yakması, bedeninden, emeğinden başka ortaya koyacak hiçbir mal varlığının olmadığını göstermez mi? Ve yine geçinemediği, iş bulamadığı için "gidecek, sığınabilecek hiçbir yerim yok!" diyen Sibel Ünli'nin intiharı bir cinayet değil midir aslında? - Gülistan Doku, Ceren Özdemir, Güleda Candan, Emine Bulut ve daha nice kadının eski sevgilisi kocası veya tanımadığı bir erkek tarafından vahşice öldürülmeleri sistemin çürümüşlüğünü göstermez mi? Veya YKS üniversiteye geçiş sınavında 628 bin 796 öğrencinin barajı geçememesinin asıl sebebi, eğitim sisteminin ezbere dayalı bilimden uzak ve paralı olasından değil midir? Avustralya'da aylardır devam eden yangınlar sebebiyle 20 milyonun üzerindeki arazinin kül olması, 1 milyona yakın hayvan ve onlarca insanın hayatını kaybetmesi kapitalist sistemin doğayı tahrip etmesinden değil midir? Deprem sonucu Elazığ'da 38 kişinin hayatını kaybetmesi, yıllardır alınan deprem vergilerine rağmen yeterli önlem almayan devletin suçu değil midir? Tüm bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Yıkılmaya yüz tutmuş kapitalist sistem doğayı, insanlığı, güzel olan her şeyi tahrip ediyor. İşte bizler gençlik olarak tüm bu yozlaşmaya.
Çürümeye, yıkıma karşı birlikte hareket etmeliyiz. Bizlerin tarihin itici gücü olan işçi sınıfının yanında mücadeleyi sürdürecek dinamik bir güç olduğumuzu unutmamalıyız.
Çevremizdeki insanlarla bir araya gelerek tartışarak, sonuçlar çıkararak ve harekete geçerek ancak sesimizi duyurabiliriz ve bir şeyleri değiştirmek için adım atmış oluruz. Ve yaptığımız her bir eylemselliğin, pratiğin karşılığını bu şekilde alabiliriz. Çünkü ayaklanmalar fırtınası koparken, devrim yakın olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Şimdi ya ileri atılıp sosyalizmi kuracağız ya da çürümüş bu kapitalist sistemde barbarlaşacağız!
Comments