top of page

SOKAĞIN SESİ TUTSAK VERİLEMEZ

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 19 Haz
  • 3 dakikada okunur

Son dönemde gençliğe yönelik gözaltılar, tutuklamalar, baskılar, işkence ve taciz olayları kapitalist devletin çürümüşlüğünün ve faşizan yüzünün en çıplak haliyle ortaya çıktığı bir dönemi gözler önüne seriyor. Bu saldırılar burjuva düzenine karşı; gençliğin sorgulayan, direnen ve özgürlük mücadelesini yükselten ruhunu ezme çabasından başka bir şey değildir. Ancak bu sözde zulüm aynı zamanda devrimci uyanışın tohumlarını da ekiyor; çünkü baskı ne kadar artarsa, direniş de o kadar bilenir!

Gençlik bu topraklarda; hem Kürdistan hem de Türkiye topraklarında her dönem sistemin azılı düşmanı, en büyük korkusu olmuştur. Üniversite kampüslerinden sokaklara taşan öfke, bozuk çarkın sömürü pervanesine ve o pervanenin bekçiliğini yapan düzen koruyucularına karşın yükselegen isyan çığlığıdır. Çünkü gençlik, 68'lerden almıştır bu isyan bayrağının mirasını. Çünkü gençlik, Denizlerden aldığı şevkle değişimin öncülüğünü üstlenmiştir.


Özellikle Kürdistan ve İstanbul ile başlayan kayyım atamaları isyan ateşini harlayan unsurlar haline gelmiştir. Êlih, Merdin, Dersim, Halfeti, Wan gibi Kürdistan şehirlerinde ve İstanbul'un Esenyurt, Şişli gibi ilçelerinde kayyum saldırılarına karşı gençliğin tepkisi, öfkesini sokağa dökmek olmuştur. Fakat şunu da biliyoruz, bu baskılar tesadüf değil; sistematik bir sınıf savaşının parçasıdır. Dinci-faşizme dayanarak toplum üzerinde politik zoru sürdüren sermaye egemenliği, emekçi halkları ve gençliği sindirebilmek, kendi geleceğine dair ses çıkarmasını engellemek uğruna; burjuva hukukunu, sermayenin bekçisini ve faşizmin zindanını bir sopa misali sallamaktan da geri durmadığını bize göstermektedir. Kitlelerde karşılık bulan ve bardağı taşıran son damla ise İBB başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıydı. Sorun ise ne İmamoğlu'nun tutuklanması ne de İBB'ye kayyım atanmasıydı. Sorun gençliğin ve emekçi halkın birikmiş öfkesiydi, sorun sürekli yok sayılan halkların ve gençlerin demokrasi ve özgürlük isteğiydi, sorun Lazkiye'den Tartus'a dinci-faşist çetelerin yaptığı Alevi katliamlarıydı, sorun Rojava'da katledilen gazeteciler, sorun her gün aralarına bir yeni isim eklenen katledilen kadınlarımızdı.


Ancak atladıkları bir şey var. Gençliğin iradesi teslim alınamaz, mücadelesi zincirlere bağlanamaz. Düşman da bunun farkına varmış olacak ki, insanlık onurunun en temel noktalarını hedef alarak böcekleşmekten geri kalmadı. Gözaltı ve tutuklamaların yanında işkence ve taciz sindirme politikasının birinci koşulu oldu. Alanlarda gözaltı olduğunda yediğimiz tekme, takılan ters kelepçe dahi normalleştirildi. Dövüşürken plastik mermi kılığında atılan gaz kapsüllerini de gördük, üstümüze sürülen tomaları da. Kadınlar olarak gözaltına alınırken de cinsel tacize uğradık, gözaltı sırasında da. İnsanlık onurunu ayaklar altına almak isteyenlerin çıplak arama dayatmasına da maruz kaldı kadınlar. Kadınlara haince bu işkencelerin uygulanması, cinsiyet eşitsizliğinin ve erkek egemen sistemin sözde cezalandırmaya yansımasıdır. Kadınların bedenine yönelik yapılan bu tür müdahaleler sadece bireysel hak ihlalleri değil, aynı zamanda kolektif bir aşağılama ve yıldırma politikasıdır. Yoksa bizler hukukun bize ait olmadığını ve kimler için tasarlandığını çok iyi biliriz. Fail aklayan, tacizcileri koruyan bu sistemin ve onun bekçilerinin kadınlara en çok saldıranlar olduğunu biliyoruz. Kadınları alandan uzaklaştırmaya, dört duvar arasında boyun eğmeye, sokaktaki kadının sesini kısmaya yönelik bu tavrı ezecek olan ise; yine biziz. Bugüne kadar verilen varoluş mücadelesinin yankısını sırtlamaya, sokakları da direniş alanımız haline getirmeye devam edeceğiz. Öyle ki, bizi ne keyfi şekilde uzatılan gözaltı süreleri, ne de zorla hastane dışı nezarethanelerde uygulanmaya çalışılan sözde sağlık kontrolü dayatması yıldırabilecek.


İzmir'de ise aralarında yoldaşlarımızın da olduğu 10 devrimci, Menemen T Tipi Hapishanesi'ne götürülerek tek tek ayrı adli koğuşlara dağıtıldı. Ayakta sayım dayatmasını reddettikleri için arkadaşlarımız darp edildi. İşkenceye maruz kalan arkadaşlarımızın dilekçeleri işleme dahi koyulmadı, sağlık kontrolünü yapan hekim darp raporu çıkarmadı. Üstelik burada kantin ve ilaç erişimi de kısıtlandı. Faşizmin aciz gücüyle devrim mücadelesini baltalama istediğinden doğan bu yaptırımlar da bizleri yıldıramadı. Tutsak edilenlerimizden aldığımız mücadele meşalesini sokaklara taşımaya devam edeceğiz. Çünkü mücadele tutsak edilemez. Arkadaşlarımız içeride, bizlerse dışarıda isyanın sesini yükselteceğiz.


Faşizmin devrimci tutsaklara karşın uyguladığı en onursuz baskı aygıtlarından ve atlanmaması gereken konulardan biri de kuyu tipi hapishanelerdir. Burjuvazinin sözde adaleti bu zindanları inşa etmiş ve karşılığında proletaryayı zincire vurmayı, direnişi boğmayı arzulamıştır. Kuyu tipi hapishanelerde, tecrit ederek insan ruhunu çürütmeye çalışarak ve yalnızlaştırma politikalarının zehrini enjekte ederek sistemin intikamını almak amaçlanır. İnsan özünü yok sayan, mücadele edenleri silmeye çalışan bu aygıt kabul edilemezdir. Bu hapishaneler yıkıma karşı verilen son çırpınışlarıdır. Ne tecrit, ne beton özgürlük ateşini söndürecek güçtedir. Mücadele bu kuyuları yıkacak ve sömürüsüz dünyayı kuracaktır.


Şimdi ise görev, bu hareketi büyütmek ve devrimci bir programla buluşturmaktır. Gençlik; işçi sınıfıyla, yoksul köylülükle, tüm ezilenlerle birleşmelidir. Bu mücadele yalnızca gözaltıları durdurmak ya da işkenceyi sona erdirmek üzere değil, bu sarsılan düzeni tamamen yıkmak için verilmelidir. Zindan duvarı, polis copu, yıldırmaya yönelik işkencelerin tümü faşizmin son çırpınışlarıdır. Devrimci gençlik ise bu çürümüş sistemi, tarihin kuyusuna gömecek olan kıvılcımdır.


Gençlik korkuyu çoktan geçmişine bırakmıştır. Çünkü bu sokaklar da, üniversiteler de, gelecek de gençliğindir. Faşizmin tüm kirli oyunlarını boşa çıkaracak olan devrimci iradedir. Bugün tutsak edilenleri alana kadar durmayacak olan da, devrimi ellerimizde yükseltecek olanlar da biziz.


İşkenceye karşı yumruğunu, tacize karşı öfkeni, baskıya karşı örgütlülüğünü yükselt!


İzmir’den Bir DÖB’lü



 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page