Mücadele Özgürleştirir
- Sabırsızlık Zamanı
- 12 Mar 2020
- 3 dakikada okunur
İstanbul’dan Liseli Bir DÖB’lü

Bir yaz akşamıydı havada güzel bir sakinlik vardı. Bende çok sevdiğim bir şarkının melodisini mırıldanarak yürüyordum eve doğru. Eve geldiğimde o huzurlu sakinlik bir anda yerini kasvete, korkuya bırakmıştı. Annemin sesini duydum bağırıyordu. Belli ki yine kavga ediyorlar. Bir hışımla yanlarına koştum. Babam çok agresif bir adamdı, anneme sürekli bağırır ve eve her geldiğinde yemeği hazır olsun ister. Televizyonun karşısına geçip ayaklarını uzatır. Çoraplarını bir köşeye atar, dünya umurunda değilmişcesine televizyon izler, herkese küfürler yağdırırdı. Dediğim gibi benimki bu küçüklük travmamdı. Evet o gün benim için bir başlangıç noktasıydı, hayatımın dönüm noktasıydı diyebilirim.
-Ee sonra ne oldu?
Sonra yanlarına gittiğimde annem bir köşede ağlıyordu. Babam sinirli ve öfkeli bir şekilde “sana dediklerimi yapmazsan sonunun ne olacağını biliyorsun” deyip gitti. Annemi yerden kaldırırken gözlerinde çaresizlik, alışmışlık, öfke ve hırs görüyordum. Koca bir duygu karmaşası. Aslında iste o gün ilk defa bu kadar kötüydü. Tabi bana artık çok normal ve alışılır bir durummuş gibi geliyordu. Ama sormadan da edemiyordum: “Neden bu öfke, neden bir insan birinin canını yakmaktan hoşlanır?” Bunları düşündüm ve artık susmasına dayanamıyordum. Annemin kolundan tuttum ve dayanamadım. "Yeter" dedim! "Anne neden susuyoruz, neden? Boşanabilirsin, neden korkuyorsun, görmüyor musun halini?"
-Kızım görmüyor musun, delirmiş gibi... Eğer ben boşanırsam neler olacak, bilmiyor musun? Nolur sen de sesini çıkarma, lütfen.
-Ben sesimi çıkaracağım. Merak etme anne, birlikte bir kurtuluş yolu vardır, bunu bulacağım.
Ama nasıl diye düşünüyordum. Artık bu adam haddini aşıyordu. Ve ben gün geçtikçe daha da öfkeli oluyordum ve büyüyordum. Büyüdükçe çözüm yollarım gelişiyordu. Artık genç bir kadın olmuştum. Lise arkadaşlarım sürekli gezilere gidiyordu. O gün beni de çağırmışlardı. Ben de gittim, eve döndüğümde de babam beni bekliyordu. Şaşırmamak gerekir, dayağımı yiyip oturacaktım. Ama asla annemin dayak yemesine izin vermeyecektim. Artık gün geçtikçe daha kararlı bir genç kadın oluyordum.
Babam geldi:
-Neredeydin sen!
-Arkadaşlarımla biraz gezdim
-Gezdin, gezdin öyle mi?
Ve sonra her şey beklediğim gibi ilerledi...
Sabah annemle kahvaltı yapıyorduk. Anneme dedim ki:
-Anne ben korkmuyorum, sen neden korkuyorsun? Gidelim lütfen!
Annem hiçbir şey demeden arkasını döndü ve içeri girdi. Ben de sinirlendim ve dışarı çıktım. Yürüyordum, çok garipti. Her zaman girdiğim sokağa giremiyordum, kapatmışlardı. Ve uzaktan bir kalabalık geliyordu. Kapalı sokağa doğru bir sürü kadın ve o kadar neşe dolu, öfkeli ve kendinden emin, dik, kararlı, bir sürü kadın geliyordu. Ellerinde bir şeyler vardı. Tam okuyamıyordum. Yaklaştılar, bir tanesinde “ayağa kalk, isyan et!” yazıyordu. Bunlar ne için isyan ediyor diyordum içimden. Sonra birinde de “kadın cinayetleri politiktir” yazıyordu. Kalakaldım öylece, öylece kafamı çevirdim. Bir adam bir kadına gayet nazik davranıyor, vurmuyor, dövmüyor. Demek ki bütün erkeler aynı değilmiş bu bir fikirle, düşünceyle, ideolojiyle alakalıymış. Sonra koşa koşa eve gittim, hemen odama girdim. O kadar mutluydum ki, biz bu hayata mahkum değilmişiz. Ama devrim dediler, devrimsiz özgürleşemeyiz dediler, o neydi? Sonra oturup düşündüm. Okumam lazımdı, ancak o zaman anlardım onları, ve onları tekrar bulmam lazımdı. Okuyordum, gün geçtikçe daha çok okuyor ve her şeyi daha net anlıyordum. Susmak en büyük cezaydı bize. Ve anneme anlatıyordum, her gün okuduğum şeyleri. Artık annemde benim gibi düşünmeye başlamıştı. Zaten babam kaç gündür eve gelmiyordu. Evde ne ekmek oluyordu ne de yemek pişiyordu. Ben çalışma kararı aldım, annemi de yanıma aldım. Artık o kadar kararlıydık ki, hiç kimseden korkmuyorduk. Hemen evin karşısında bir fabrikaya girdik. Birkaç hafta geçti. Bir kadın geldi yanımıza. Tanıştık, çok iyi ve çok güzel bir kadındı. Sonra tekrar geldi, iki gün sonra bizi bir yere davet etti. İşçi ve emekçi kadınların toplantısıymış herhalde. Annemi de ikna ettim ve oraya gitti. Orada kadınlar o kadar dik başlılar ve çok sıcakkanlılardı. Oturduk, konuşuyorlardı, kadınların mücadelesinden bahsediyorlardı. Bayağı konuştuk ve ben fabrikada çalışan kadına “ Ben de, annem de sizinle olmak istiyoruz” dedim. Evdeki durumları anlattım. Hemen bize kalacak yer ayarladılar. Kısa zamanda da eğitim çalışmalarına başlanacağını söylediler. Onlara da katılmanızı isteriz dediler ve bize artık bir çözüm yolu bulmuştuk. Mücadele edecektik sonuna kadar. Ve eve eşyalarımızı almak için eve gittiğimizde babam da bizi bekliyordu. Bu sefer annemin yüzünde kararlı bir ifade vardı, korkmuyorduk. Babam bağırmaya başladı:
- Nerdesiniz siz, nerden geliyorsunuz? Bana sordunuz mu dışarı çıkmak için? Gelin buraya.
Annem babama doğru yürüdü: “Ben artık susmayacağım. Bıktım senin dayaklarından. Ben sana ve senin gibilerine karşı mücadele edeceğim. Şimdi çık karşımdan!” dedi ve artık isyan etti. Ben de eşyalarımı aldım ve evden çıkıyorduk ki babam peşimizden geldi. Arkamızdan bir sürü tehditler yağdırdı ama annem artık nasıl hareket etmesi gerektiğini biliyordu. Ve ben de biliyordum. Biz artık mücadeleci kadınlardık. Üzerimizden koca bir yük kalkmışçasına sanki uçuyormuşçasına özgürleşmiştik. Ve artık sokaklarda, alanlarda, fabrikalarda,i her yerdeydik. Benim ve annemin mücadeleye katılışı bu biçimiyle olmuştu. Ve mücadele etmenin tüm kadınları özgürleştirebileceğini o zaman anlamıştık.
Comments