MARKSİZM 101: MARKSİZMİN DOĞUŞU
- Sabırsızlık Zamanı
- 24 Ara 2024
- 4 dakikada okunur
Her fikir ve teorinin, maddi, siyasi, ekonomik ve toplumsal temelleri vardır. Bu gerçek, Marksizm için de geçerlidir. Bu yüzden Marksizm’in hangi koşullarda ortaya çıktığını anlamak için o dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik koşullarını bilmeliyiz.
Marksizm yaklaşık olarak 1840’larda Avrupa’da ortaya çıktı. O zamanlar, neredeyse bütün dünya Avrupalı devletlere tabii kılınmıştı. Marksizm’in kurucuları Marx ve Engels, o dönemlerde Avrupalı devletlerde bulundular. Dünyayı siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan gözlemlediler, Avrupa’da işçi ve köylü ayaklanmalarına katıldılar, sömürge ülkelerdeki devrimciler ile fikir alışverişinde bulundular.
Peki nasıl oldu da Avrupalı devletler neredeyse bütün dünyayı kendilerine tabii kıldılar? Bunun başlıca iki sebebi var:
Bunun en önemli etkeni, merkezi İngiltere olan ve bütün dünyayı etkisi altına alan Sanayi Devrimleridir. Bu devrim ile İngiltere’de büyük fabrikalar kurulmuş ve sanayi hızla büyümüştür. Bu devrim daha sonrasında Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya ve Almanya gibi diğer Avrupalı devletlere de yayılmıştır. Sanayi Devrimi ile büyük üretim tesislerine sahip olan Avrupalı devletler ucuz hammadde almak ve kendi ürünlerini satabilmek amacıyla dünya pazarlarını hızlı bir şekilde genişletmiş ve ele geçirmişlerdir.
Sanayi devrimi ile iki sınıf daha çok öne çıkmaya başladı: Burjuvazi ve proletarya. Üretim araçlarını ellerinde bulunduran ve muazzam bir zenginliğe ulaşan burjuvazi, o dönemlerde feodal iktidarlara meydan okumaya başladı. Diğer bir öne çıkan sınıf olan proletarya ise Sanayi Devriminin bir ürünüydü. Binlerce işçi büyük bir fabrikada toplanıp, burjuvazi için çalışıyordu. Bu sınıf emek güçlerinden başka bir şeye sahip değildi ve emek güçlerini belirli bir maaş için burjuvaziye satıyorlardı. Proleterlerin binlerce insan olarak fabrikalarda toplanmaları, onlara güçlü bir dayanışma ve örgütlenme sahası sağladı. Bu durum onları potansiyel olarak en devrimci sınıf haline getirdi.
Diğer bir etken, Burjuva Demokratik Devrimleri ile değişen siyasi durumlardı. En önemlisi 1789 Fransız Devrimi olan Burjuva Demokratik Devrimler ile kapitalist (burjuva) sınıf iktidarları ele geçiriyordu. Bu devrimler, krallara ve feodalleri tarihten siliyor, modern cumhuriyetler kuruluyordu.
İşte Marksizm bu koşullarda ortaya çıkmaya başlamıştı. Modern burjuvazi ile birlikte ortaya çıkan örgütlü ve sınıf bilinçli işçi sınıfı Marksizm’in temel dayanak noktasıydı.
Sınıf bilinçli proletarya ilk olarak İngiltere ve Fransa’da ortaya çıkmıştı. Bunun nedeni modern sanayinin bu iki ülkede erken yayılmasıydı. Sanayi Devrimleri ile burjuvazi, büyük zenginlikler sağlıyordu ancak madalyonun diğer yüzü olan proletarya için büyük bir sefalet ve insanlık dışı çalışma koşulları demekti. Kırlardan ve küçük işletmelerden zorla sürülen insanlar, fabrikalarda kadın, çocuk demeden 14-16 saat çalıştırılıyorlardı. Emek güçlerinin karşılığını alamayan işçiler ile burjuvazi arasındaki servet farkı da gitgide artıyordu. İşçilerin yaşamış olduğu fakirlik ve insan dışı koşullar onlara isyan etmekten başka bir seçenek bırakmıyordu.
Bu tür isyanlar, kendiliğinden gelişen isyanlardı. 1810 yılında İngiltere’de başlayan dokumacı işçilerin, tekstil fabrikalarına saldırdığı ve önlerine çıkan her makineyi parçaladığı isyan bunun bir örneğiydi. Daha sonrasında gittikçe militanlaşan ayaklanmaları, kanlı bir şekilde bastırıldı. (1816 Londra, 1819 Manchester, 1831 Lyon)
Süreç içerisinde sınıf bilincinin gelişmesi ve işçilerin sendikalarda veya derneklerde örgütlenmesi ile bu isyanlar bilinç kazanmış oldu. 1840’lı yıllara geldikçe birçok sanayi devletinde proleter bilinç ve hareket gelişmişti. Marksizm işte bu koşullarda ortaya çıkmıştı.
Marksizmin ortaya çıktığı maddi koşulları incelediğimize göre onun ideolojik ve felsefi kökenlerini de incelememiz gerekmektedir. Marksizm birdenbire bir keşif gibi ortaya çıkmamıştır, Marx ve Engels kendisinden önce gelen filozof, iktisatçı ve entelektüelleri okumuş, eleştirmiş, onları yanlışlarından ayıklamış ve doğru yönlerinden yararlanmıştır.
Marksizmin başlıca üç kaynağı vardır: Alman felsefesi, İngiliz ekonomi politiği ve Fransız sosyalist teorileridir.
1) Her ideolojinin yaslandığı bir felsefe vardır. Marksizmin felsefesinin kökenlerini ise Alman felsefesi oluşturmaktadır. Alman felsefesi, sınıfsal olarak temelini orta sınıflara yaslamıştı. Bu sınıf siyasi ve ekonomik güce pekte sahip değildi. Onun bu sınıfsal kökeni, hem ilerici hem de gerici özelliklere sahip olmasına neden oldu. Bu sınıfın en önemli temsilcileri Hegel ve Feuerbach olmuştur. Marx ve Engels onlardan fazlasıyla etkilenmişler ve onların felsefelerinde ilerici rol oynayan kısımlardan yararlanmışlardır.
2) İngiltere sanayi devriminin yaşandığı ilk ülke olduğu için ekonomik araştırmalarının çokça önemsendiği bir ülke olması normaldi. Ancak yeni gelişen bir bilimdi ve ortaya çıkan modern burjuvazi tarafından çokça müdahale ediliyordu. Onlar bu bilimi, kapitalizmi haklı çıkarmak için kullanmaya çalıştılar. Adam Smith, “Ulusların Zenginliği” kitabını yazdı ve kapitalizmin büyümesinin, insanlığı ileriye taşıyacağını savundu. Böylece, ekonomi üzerindeki denetimlerin kaldırılmasını belirtti ve devletin ekonomiye müdahale etmemesini savundu. Bir diğer büyük iktisatçı ise Ricardo olmuştur. Kapitalizm geliştikçe ortalama kârların düştüğünü ilk o söyledi. Ayrıca değerin emek tarafından oluşturulduğunu gösteren emek değer teorisini geliştirdi. Kapitalistlerin lehine sıkça kullanılan ekonomi politik bilimini Marx daha da ileriye taşıdı ve devrimcileştirdi. Marx ve Engels, Marksist ekonomi politiği işte bu kaynaklardan geliştirdiler.
3) Marksizmin son kaynağı ise Fransız sosyalist teorileridir. Devrimler ülkesi olarak isimlendirilen Fransa, devrimci düşüncelerin merkeziydi. Tarihte çok sayıda işçi ayaklanmasına ve isyanlarına ev sahipliği yapan Fransa, işçi sınıfının özgürlük arayışlarının birer yansımaları olarak bu teorileri geliştirmişlerdi. Ancak bu teoriler, bilimsel bir zemine sahip olmadıkları için kusurluydular dolayısıyla birer ütopya olarak kalmışlardı. Ütopyacılar, kapitalist sistemin yıkılması gerektiğini savunuyorlar ve daha adil, verimli ve planlı bir sistem istiyorlardı ancak bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Onların düşüncelerini geliştirip, bilimsel bir temele oturtmak Marx ve Engels’e kalmıştı.
“Marksist öğreti güçlüdür, çünkü doğrudur. Kapsamlı ve uyumludur ve insana kör inancın, gericiliğin, ve burjuva baskısını savunmanın hiçbir biçimiyle bağdaşmayan, eksiksiz bir dünya görüşü sağlar. Alman felsefesi, İngiliz ekonomi politiği ve Fransız sosyalizminin temsil ettiği, insanlığın 19. yüzyılda yarattığı en iyi ürünlerin, meşru mirasçısıdır.” der Lenin. Bu yazımızda Marksizm’i yaratan tarihsel, toplumsal, ekonomik ve ideolojik arka planları kısaca anlattık sonraki yazılarımızda Marksizm’i daha detaylı göreceğiz.
Comments