top of page

DEVRİMİMİZİN KIZIL MEYDANI: TAKSİM

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 19 Haz
  • 4 dakikada okunur

Takvimlerden kopan sayfalar, nihayetinde 1 Mayıs’a vardığında; bu topraklar devrimci bir durumdan, yaşanmış bir ayaklanmanın izlerinden, öğrenci kitlelerinin sokakları dolduran öfkesinden geçiyordu. Ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar; burjuva egemenliğinin başından bu yana hiç olmadığı kadar krize gömülmüş; işçi ve emekçiler, genç öğrenci ve işsizler; kadın ve LGBTI+ bireyler için hiç olmadığı kadar ölümcül şartlar yaratmış durumdaydı. Tekelci kapitalist sistem, yaşanabilir olandan çok uzakta bir hayat; çalışılabilir olandan çok uzakta bir iş; okunabilir olandan çok uzakta bir eğitim vadediyordu. Dünya genelinde her yanımızı sarmış savaşlar, ve her gün açılıp kapanan yeni cepheler; her yerin yangın alanına döndüğünü gösteriyordu. Emperyalizm halklara ölüm olmak için yürüyordu. Türkiye Cumhuriyeti de tüm varlığını, sermayesini, ordusunu emperyalizme peşkeş ediyordu.


Distopik bir hikayenin içinde hissettiren bu durumların hepsi; 19 Mart’a giden süreçte de tüm yakıcılığıyla kendini var edip, 19 Mart’ta halkı sokağa dökmüştü. Ve yeni, yoğun bir sürece girmiştik. Bu süreç kitle eylemleriyle, bireysel-örgütlü şekilde sokağa dökülüşlerle, kolektif bir tavırla ilerlemişti. Ülkenin dört bir yanında halk; ama özelde öğrenci gençlik; düşlediği özgür dünya için ayağa kalkmıştı. Bu ayaklanmaya ilişkin değerlendirmelerimizi farklı yazılarda yaptık. Bu yazımızda, ayaklanmanın en azından halk nezdinde “sönümlendiği” ancak öğrenci gençliğin sokakları doldurmaya devam ettiği süreçte gelen 1 Mayıs İşçilerin Mücadele Günü’nün bir panoramasını sizlere sunacağız.


Bu sene yaşanan özgül koşullardan dolayı öncekilerden daha büyük bir devrimci coşku ve heyecan ile karşılanmış olsa da, 1 Mayıs’ın kendisi her sene aynı şekilde yüzümüzü sokaklara döndüğümüz; işçilerle sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için yan yana yürüdüğümüz tarihi bir gün. Bir “bayram” değil, bir mücadele günü. 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin ardından ağır sömürü koşullarında çalışan işçi sınıfının en önemli sembolü olarak ortaya çıkmıştı. Güvencesiz, sağlıksız, uzun saatler ve ağır işlerde hiçbir hakkı olmadan çalışan işçiler, kurulan birlik ve federasyonlarla hak mücadelesini yaymaya çalışırken; ABD’de yapılan eylemler kanla bastırılmış, işçiler işten atılmıştı. Bu saldırıların durduramadığı mücadele, ABD’de 1 Mayıs 1886’da yüzbinlerce işçinin greve çıkmasıyla ilerlemişti. Tarih ilk kez böylesine örgütlü ve kararlı bir işçi eylemi ile karşılaşıyordu. Bu 1 Mayıs, hem tüm ülkede yaşamı durdurmuş; hem de ardından uluslararası alanda işçileri harekete geçirmişti. II. Enternasyonal 1889’da düzenlediği bir kongrede, dünya çapında eylemler düzenleyerek dayanışma kararı almış; ve 1890 itibariyle 1 Mayıs’ı “Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü” haline getirmişti. Bu tarihten itibaren, 1 Mayıs mücadele günü olarak kendini var etmeye devam etti. Bunun Türkiye’deki yansıması ise, yasaklar, operasyonlar, baskınlar oldu. 1 Mayıs yasaklandı, halka meydanlar kapatıldı. Ama bu topraklarda yaşayan halkların, ve kavgamızın şehri İstanbul’da mücadele eden işçi ve gençliğin yüzünü daima döndüğü; onlarca yıl boyunca şanlı, görkemli eylemlere tanıklık etmiş ve devrimin kızıl meydanı unvanını almış Taksim; tüm yasaklara rağmen mücadelenin kalbi olmaya devam etti. Mücadele tarihi boyunca önemli bir yer olan, 77 1 Mayıs’ında işçinin kanına bulanan Taksim Meydan’ı tarihsel ve güncel bir zorunluluk olarak karşımızda durdu.


Böylesi bir tarihsel arka plan, eylemlerin kızgınlaştığı ilk günden itibaren; gençliğin yüzünü Taksim’e döndürdü. Saraçhane meydanından Taksim hedefi yankılandı. Barikatlara Taksim uğruna yüklenildi. İstanbul’un farklı sokakları eylem alanına dönüştü, ama Taksim sloganları susmadı. Bir yandan ise, işçi-gençlik el ele vurgusu, sınıf dayanışmasını yaşatma isteği gençliğin zihninde ve pratiğinde yer edindi. Gençlik işçi grevi ziyaretleri yapıyor, işçiler ve sendikalar ise gençliğin eylemlerinde dayanışmayı büyütüyordu. Böyle bir ortamdan doğan 1 Mayıs gündemi; iki farklı eğilim oluşturdu: Bir tarafta gençliğin gerçek hedefini, işçilerin gerçek kurtuluş umudunu kuşanarak 1 Mayıs’ın gerçek alanını zapt etmek isteyenler vardı. Diğer tarafta ise, çeşitli bahaneleri sıralayarak, Taksim Meydanı’nı Kadıköy’de savunmak gibi niteliksiz açıklamalarla tarihsel bir zorunluluğa sırtını dönen, devrimin gerektirdiği cüretkarlığı kuşanmayı değil düzenin boyunduruğuna girmeyi kabul edenler vardı. Bir tarafta devrimin ve sosyalizmin, bir tarafta reformizmin hegemonyası. Bir tarafta mücadeleci sendikalar, ilerici gençlik örgütleri, platform ve partiler; bir tarafta ise sarı sendikalar, CHP ve benzerine dönüşmüş reformist partiler ve onların gençlik kolları. DİSK ve KESK gibi büyük sendikalar Kadıköy açıklaması yaptıktan sonra, gençliğin büyük bir öfkesi ile karşılaştı. Her yer “Gençlik Taksim İstiyor” sloganı ile donatıldı ve bu sendikalar teşhir edildi, kararlarından döndürülmeye çalışıldı. Ama bu, daha önceki senelerdeki gibi, düzenin sınırlarına hapsolmuş sendikaların ileri bir karar almasını sağlamadı.


Ve 1 Mayıs’a sayılı günler kala, önce 40 kurum, daha sonra yaygınlaştıkça artan sayıda mücadeleci sendika, gençlik örgütü, parti ve platform, üniversite ve lise temsilcileri ile alınan toplantı ile 1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi oluşturuldu. Tüm halkın yüzünü bu komiteye dönmesi, faşist devletin de her zaman yaptığı 1 Mayıs operasyonlarını şiddetlendirdi, ev baskınları, gözaltı ve tutuklamalar ile bu komite dağıtılmaya çalışıldı. Ama öyle bir irade ki bu; baskılar gençliğin ve Taksim’i hedef seçen işçilerin yan yana yürümesini engelleyemedi. Taksim’i çevreleyen koca bir hatta tüm sokaklar, meydanlar, ulaşımlar kapatıldı. Yine insanların alana geçilmesi engellenemedi. En dar imkanlarla, yüzlerce insan Taksim’e yürümek üzere Mecidiyeköy’e aktı. Ama 1 Mayıs’tan, Taksim’den, ve aslında bunların temelinde yatan devrim korkusu yüzünden faşist devlet; tüm kolluk güçleri, tomaları, copları, barikatlarıyla alandaydı. Bu, eylemcilerin bir araya gelmesini engellese de gün boyunca grupların Taksim hedefiyle yürümesini durdurmadı. Nihayetinde ise 500’e yakın kişi işkence ile gözaltına alındı. Onlarca kişi tutuklandı. Diğer tarafta ise Kadıköy’de miting gerçekleştirildi ve bitti. Diğer illerde de benzer ayrımlar oluştu. Ama ilerici öğrenciler sarı sendikalara, CHP’ye sırtını dönerek alanlardan Taksim’e selam gönderdi. Tüm bu yaşananlarla geçtiğimiz 1 Mayıs, son yıllarda görülmemiş bir biçimde, önceki senelerden çok daha fazla gencin, öğrencinin, işçinin birleşik bir güç oluşturma hedefiyle Taksim’e doğru aktığı bir gün oldu. Ve bu senenin, önümüzdeki seneler için, ön açıcı bir örneğin temsili olacağı kesin. Yıllardır, kesintisiz bir biçimde Taksim iradesine sahip çıkarak tüm yasaklara ve kapatmalara rağmen Taksim’e yürüyen platformlar, gençlik örgütleri zaten vardı. Ancak artık bu irade, halkın çoğunluğu tarafından sahipleniliyor. Kızıl Meydan’ı kazanmak, ilerici tüm kesimler için uğruna savaşılacak bir hedef haline geliyor.



1 Mayıs üzerinden geçen günlerde de, öğrenci gençlik sokaklara doluşmaya devam ediyor. Yalnızca akademik taleplerle değil, kampüs sınırlarında değil; yeni bir düzen talebini yükseltiyor. Öğrenci gençliğin itici güç olması ve işçi sınıfını dayanışmaya, sokağa itmesi yeni ayaklanmalara gebe olan toplumu kızıştırmaya devam ediyor. Tarihin doğru sayfasına düşmek isteyenler hem bu 1 Mayıs’ta, hem yükselen devrim dalgasının içinde kendini belli etti. Şimdi yapılması gereken; Taksim sloganı ile sokakları çınlatan gençlerle yan yana durmak, meydanları kazanacak, özgürlüğü vadedecek yaşamın teorik ve pratik hazırlığı; yani tüm bunları kökten çözecek olan devrimin hazırlığını yapmaktır. Taksim nasıl tarihsel bir zorunluluksa, devrimin kendisi de öyle. Şimdi Taksim hedefi için yan yana yürüdüğümüz, meydanları zapt ettiğimiz tüm gençlerle, öğrencilerle, işçilerle, emekçilerle devrime yürümenin zamanıdır. İçinden geçtiğimiz bu dönem, bizi ve devrimci dönüşümleri hazır bir şekilde bekliyor.


İstanbul'dan Bir DÖB'lü

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page