top of page

MARKSİZM 101: DİYALEKTİK MATERYALİZM- İdealizm ve Materyalizm

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 9 Oca
  • 3 dakikada okunur

Filozofların, “İlk öğe nedir?” sorusu karşısında ikiye ayrıldıklarına bir önceki yazımızda az da olsa değinmiştik. Bu meseleyi bu yazımızda biraz daha açacağız ve “İdealizm” ve “Materyalizm” akımlarına daha geniş bir şekilde değineceğiz.

 

Düşünce ile varlık arasındaki ilişki, felsefe içerisinde yapılan tartışmaların başında gelen alanlardan birisini oluşturmaktadır. Engels bu tartışmalarla ilgili şöyle söylemektedir:” Doğa karşısında ruhun varlığını savunanlar ve dolayısıyla, hangi biçimde olursa olsun, son çözümlemede, dünyanın yaratılmış olduğunu kabul edenler idealizm cephesini oluşturuyorlardı. Doğanın ilk öğe olduğunu düşünen ötekiler, materyalizmin çeşitli akımlarına dahildiler.”

 

İdealizm, esasında dünyanın “ilk öğe düşüncedir” önermesini savunan bir öğretidir. İdealizm, düşüncenin ilk öğe olduğunu savunurken, maddenin düşünce tarafından yaratıldığını, bir başka deyişle maddenin ruh tarafından yaratıldığını savunmaktadır. Böylelikle idealizm, tanrının dünyayı yarattığını savunan ilkel ve günümüz dinlerinde kendisini bulmaktadır. İdealizm, tarihte hep dinler tarafından kollanmıştır. Bunun nedeni idealizmin dinlerden doğmasındandır. Lenin:" İdealizm, dinin arıtılmış ve inceltilmiş biçimidir. " der.

 

İdealizm maddi dünyanın gerçek olmadığını, sadece fikirler dünyasının yansıması olduğunu belirtir. İdealizmin farklı biçimleri vardır. Örneğin, herkesin maddi olarak kabul ettiği şeylerin yalnızca insanın zihninde var olduğunu savunan görüşe “öznel idealizm” denir. Bazı filozoflar ise zihinden bağımsız olarak doğanın varlığını kabul ederler. Bu filozoflara göre insanlar nesneleri duyumlayabilir ancak bu duyumlama ile nesnenin sadece yüzeysel bilgilerini elde ederiz. Duyumlama ile cisimlerin özlerine ulaşamayız. Platon ve Hegel gibi “Nesnel İdealizm”in savunucuları, duyumsayabildiğimiz şeylerin aslında cisimlerin özlerinin dışavurumları olduklarını savunmaktadır. Duyumlanabilen maddi nesneler, bilincin dışında nesnel olarak vardır ancak bu duyumlanabilen görüngülerin temeli, nesnenin öncesiz ve sonrasız olan özleridir. Örneğin Hegel’e göre, bir nesnenin özü onun duyumlanabilir özelliklerine bağlı değildir. Dolayısıyla insan bu nesnenin özüne deneyim ile ulaşamaz. O halde nesnenin özü soyut bir kavramdır ve insan sadece düşünerek ulaşabilir. Hegel, bu akıl yürütme ile bilincin dışında varolan ve bizim araştırmakta olduğumuz dünyanın temelinin fikirler olduğu ve bütün maddi nesnelerin görünümünün bu fikirlerin özlerinin yansımaları olduğu sonucunu çıkarıyor. Bu fikirler ise Hegel’e göre “Mutlak fikir” adlı tinin fikirleridir. Mutlak fikir ve dünya özdeştir ve dünyanın bir bilinci vardır. Her maddi nesne gibi insan da mutlak tinin bir yansımasıdır. Ama insanın bilinci, mutlak tinin bilincinden farklı olarak sonludur. İnsan bu sonlu bilinç ile kavramların özünü düşünerek kavrar. Dünyanın, insanın bireysel bilincinden çok, kişisel olmayan tine, “mutlak fikre” dayandığını savunan nesnel idealizmin özü budur.

 

İdealizmin farklı biçimleri olsa da hepsi özünde fikirlerin birincil ve maddenin, eğer varsa, ikincil olduğunu açıklar. Oysa bu tür bir akıl yürütme bizi hataya düşürür. Bilim, bugüne kadar cansız nesnelerde algı ya da düşünce olduğuna dair hiçbir kanıt bulamamıştır. İdealistlerin savunduğuna göre, dünya ve evren içerisindeki her şey fikirlerin ürünüdür. Biz henüz yaşam yokken dünyanın ve evrenin var olduğunu biliyoruz o halde yaşam yokken nesnel olarak var olan şeyler kimin fikirleri idi? İdealistler, bu soruya tutarlı bir cevap veremiyorlar. Lenin şöyle diyor:” Doğa bilimleri, yeryüzünün ne insanın ne başka herhangi bir canlı varlığın varolmadığı, varolamadığı bir durumda da varolduğunu doğrular. Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur. Uzun bir evrimin ürünüdür. Demek ki... madde birincildir; düşünce, bilinç ve duyum çok yüksek bir evrimin ürünüdür.” Bu açık görüntü bize iki seçenek sunmaktadır: Modern doğa bilimine dayanan materyalizm ve modern bilimin açık kanıtlarını reddeden idealizm.

 

İdealist dünya görüşü, fiziksel ve zihinsel emek arasındaki işbölümünden doğmuştur. Bu bölünme, bilime, sanata ve felsefeye hız katmıştır çünkü bu bölünme ile bazı kimseler bilime, sanata ve felsefeye daha fazla zaman ayırabilir hale gelmiştir. Ancak bazı kimseler, fiziksel emek sürecinden ayrılmaları ile soyut düşünceler geliştirmeye başlamış ve düşünceleri gittikçe soyut hale gelmiştir.  Bu nedenle bu kimseler gerçeklikten kopuk bir fantezi dünyasının içerisine hapsolmuşlardır. Bilimlerle beraber doğan ve onunla beraber gelişen çağdaş materyalizm ise (Marx ve Engels’in kurmuş olduğu diyalektik materyalizm) maddenin ve doğanın ilk olduğunu savunur. İdealistlerin aksine materyalistler doğanın anlaşılabileceğini ve bilgimizin kaynağının deneyimlerimiz olduğunu savunurlar. Marx’ın söylemiş olduğu gibi “Bütün gizler, insan eyleminin içinde ve bu eylemin anlaşılmasıyla, usa uygun bir çözüme kavuşurlar.”

 

İdealistler ile materyalistlerin, “İnsan gerçekten dünyayı algılayabilir ve onun hakkında doğru bilgilere sahip olabilir mi?” sorusu üzerinden de karşıt cephelere ayrıldığını Marx ve Engels yıllar önce tespit etmişlerdi. Örneğin Hume ve Kant bu idealist filozoflardan birkaçıdır. Bugün bilimi kullanarak doğadan esinlenip bir şeyleri yapay olarak üretebiliyorsak veya doğada yer alan maddeleri direkt laboratuvarda üretebiliyorsak bu filozofların düşüncelerini çürütmüş oluruz. Ve gerçekten durum böyledir. İnsanlar, gerçek dünya ile ilgili deneyimler aracılığıyla tasarımlar üretebilmekte ve bizzat doğada yer alan organik bileşiklerin içeriğini ve özünü tespit edip aynısını laboratuvarda üretebilmektedir. İnsanlar, doğal bir süreç hakkındaki anlayışlarının doğruluğunu, bu süreci insanlar yaratarak ve kendi amaçları için kullanarak kanıtlayabiliyorlarsa, idealistlerin düşünceleri çökmektedir.

Dış dünyanın bilinebilir olup olmadığını insanlar tarihte ve günümüzde ürettiği aletler ve araçlar aracılığıyla yürüttükleri deneylemeler ile anlarlar. En önemlisi, bu deneylemeler ile elde ettiğimiz bilgiler ile belli maddi nesneleri değiştirir ve yeniden üretiriz. Bu süreci insanlar gerçekleştirebiliyorlarsa o halde bilgilerimiz güvenilirdir ve bize gerçekliği sunmaktadır.

 

 

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
MARKSİZM 101: TARİHSEL MATERYALİZM

Tek cümleyle özetlemeye çalışırsak tarihsel materyalizm, Marksizm biliminin tarihsel gelişmeye uygulanmasıdır. Ancak bu yazıda tek bir...

 
 
 

Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page