MARKSİZM 101: DİYALEKTİK MATERYALİZM- Diyalektik Materyalizmin Tarihi, Diyalektik Nedir, Materyalizm Nedir?
- Sabırsızlık Zamanı
- 31 Ara 2024
- 4 dakikada okunur
Proletaryanın ve emekçi kesimlerin tarihsel düşmanı burjuvazi, kendisi için en büyük tehdit olarak gördüğü Marksizme, elindeki tüm olanaklar ile saldırmakta ve itibarını düşürmeye çalışmaktadır. “Marksizm öldü", “Komünizm yıkıldı “gibi sloganlar daha sık duyulmaya başlanmıştır. Türkiye'de ise zaman zaman utanç verici skandallara imza atan Celal Şengör ve İlber Ortaylı gibi isimler bu görevi üstlenmektedir. Celal Şengör bir programında “Diyalektik zırvadır” demişti. Marksizm 101 serisi içerisinde “Diyalektik Materyalizm” dosyamızda Diyalektik Materyalizmi detaylıca inceleyip bilimle ve gerçeklikle nasıl uyuştuğunu gösterecek ve Diyalektiğin neden burjuvaziye korku yarattığını bizzat Diyalektiğin yasalarından göreceğiz.
Stalin yoldaş, Marksizmi şöyle tanımlıyordu:” Marksizm, doğanın ve toplumun gelişimini yöneten yasaların bilimi, ezilen ve sömürülen kitlelerin devriminin bilimi, tüm ülkelerde sosyalizmin zaferinin bilimi, komünist bir toplumu inşa etmenin bilimidir”. Görüldüğü üzere Stalin yoldaş burada bize çok geniş bir Marksizm tanımı vermektedir. Marksizm kendisini sadece politikayla sınırlandıran bir ideoloji değil aynı zamanda maddeyi ve insanlık tarihini açıklamaya çalışan bir bilimdir. Marksizm, maddeyi ve insanlığın tarihini ve gideceği yönü Diyalektik Materyalizm ile açıklar.Bu yazımızda Diyalektik Materyalizme bir giriş yapacak, tarihini ve Marx ve Engels tarafından Diyalektiğin son şekillenişini göreceğiz.
“Diyalektik Materyalizmin Tarihi, Diyalektik Nedir, Materyalizm Nedir?” bunları incelemeye başlayalım:
Materyalizmin tarihi, Antik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Bilimler, Antik Yunan’da gelişmeye başladığı için(İlk fizikçi Thales, Gökbilimci Anaksimandros) materyalist düşünceler de Yunan filozofları cezbetmektedir. Antik Yunan filozoflarına göre; varlık, doğası gereği var olmak zorundadır, dolayısıyla madde sonsuzdan beri var olmak zorundadır. Örneğin Diyalektiğin babası Herakleitos, ilk madde için “Ateş” demiştir. Herakleitos, ateş derken onun fiziksel biçimine değil, onun hareket ve değiştirici özelliğine atıf yapmıştı. Şöyle diyor Herakleitos:” Her şey ateş, ateş ise değiş tokuştur”. Herakleitos öğretisine göre hiçbir şey aynı kalamaz her şey değişirdi. Antik Yunan’da Herakleitos gibi diyalektikçi filozoflar vardı ancak onlar diyalektiği önsel (a priori) kabul ediyorlardı ve onların zamanında diyalektiği bir bilim haline getirecek ve kanıtlayacak bilimsel altyapı oluşturulamıyordu. Bu altyapı 19. Yüzyılda ancak oluşturulmuştur.
Antik Çağ’da farklı materyalist akımlar da ortaya çıkmıştır. Örneğin Leukippos ve Demokritos, atomlar fikrini öne sürmüş ve zamanlarına göre üst düzey varsayımlarda bulunmuşlardır. Demokritos öğretisini savunan Epiküros ise bu düşünceyi daha da geliştirmiş ancak onun düşüncesi Kilise’nin saldırılarına maruz kalmıştır. Bir başka önemli Yunan filozof ise Aristotelestir. Aristoteles, idealist (materyalizmin zıttı) ile materyalist özellikleri olan bir filozoftu. Farklı bilimler ve farklı felsefi konular hakkında çok fazla kitap yazmıştır ve onun felsefesi Hristiyan Orta Çağ felsefesini etkilemiştir.
Orta Çağ içerisinde materyalistler ile idealistler arasında bir savaşım başladı ve hala sürmektedir. Materyalizm, özellikle Fransa ve İngiltere’de gelişecektir. Marx şöyle der:” Materyalizm, Büyük Britanya’nın gerçek çocuğudur.”
İngiliz Materyalizminin atası Bacon’dur. Deney ve gözleme dayanan bilimi savunmuştur. Orta Çağ’da bilimsel bir yargıda bulunmak için Aristo’nun ve tanrıbilimci Aquinas’ın kitapları başlıca kaynak olarak sayılıyordu ancak Bacon, gerçek bilim yapmak için doğaya başvurulması gerektiğini savunarak büyük bir cesaret ve atılım göstermiştir. Bacon, o çağlarda idealistler ile polemiklere giriyordu. Örneğin: “Her birimizin fikirleri var, bu fikirlerin kaynağı nedir?” sorusu çok tartışılıyordu. Bacon, fikirlerimizin kaynağı deneyimlerimiz ve gözlemlerimiz diyordu, İdealistler ise fikirlerimizin kaynağı tanrının verdiği düşünceler diyorlardı. Bacon, bunu kanıtlayamadığı için eleştirilmişti ancak bunu daha sonrasında başka bir İngiliz materyalist kanıtlamaya girişecekti: Locke. Gözlemin ve deneyimin, bilginin kaynağı olduğunu Locke, başarılı bir şekilde kanıtlamıştı. Materyalist düşüncenin, bilimlerin geliştiği ve feodalizme karşı burjuvazinin güçlendiği bir çağda gelişmesi hiçte tesadüf değildi.
Materyalizmin diğer durağı ise Fransa’dır. Descartes, Fransız materyalizminin öncülerinden birisidir. O, feodal yapı ve dinsel ideoloji ile savaşıma girmiş bilginin kaynağı olarak aklı savunmuştur. Bu düşünce, bilginin kaynağı olarak Kilise ile çatışıyordu. Descartes’te Aristo gibi hem idealist hem de materyalist özellikleri birlikte taşır. O hem bilimi kiliseden kurtarmak istiyordu hem de tanrı inancı ile bilimi uzlaştırmak istiyordu. Fransız Materyalizminin diğer önemli temsilcilerinden birisi ise La Mettrie’dir. Ona göre insan ve diğer canlılar, bir çeşit makine hayvandır. Bu dönemden sonra İngiliz ve Fransız Materyalistlerinin düşünceleri sentezlenir ve 18. Yüzyıl Materyalizmi kurulur.
18. Yüzyılda Materyalistler büyük bir saldırıya girişirler. Din ve onun temsilcisi olan Kiliseye çok sert saldırılarda bulunurlar. Kilise, materyalistlerin eserlerini yasakladı, toplattı ve onları zindanlara atarak işkenceler yaptı. Ancak onların düşünceleri, başta Fransız halkı olmak üzere dünyada büyük bir etki yarattı. Fransız halkı içerisine işlemiş olan materyalist dünya görüşü devrimci bir nesil yarattı. Materyalistler kendi düşüncelerini “Ansiklopedi” adlı eserde topladılar. Bu materyalistler sırasıyla: Diderot, Holbach, Voltaire, Alembart ve Helvetius örnek verilebilir. Burjuva devrimlerden sonra burjuvazi, bütün bu militan materyalistleri gizlemeye çalışır. Dini düşünce başta olmak üzere idealizm ile anlaşan burjuvazi, büyük bir din propagandasına girişir ve materyalizmi karalamaya başlar. Burjuvazi, iktidarı elinde tutmak için halkı din ile uyutmaya çalışıyor ve kendi aydınlarını yaratıyordu. Bundan dolayı materyalist düşünce 19. Yüzyılda gerilemeye başlar.
19. Yüzyılın ilk çeyreğinde gericiler, materyalistlerin zayıf noktalarına saldırmaya başlarlar. Onların saldırdıkları şeyler daha çok materyalist düşüncenin metafizik ve mekanikçi tarafıydı. Bu zamanlarda insanın düşünce ve felsefe tarihinde büyük bir devrim yaratan Hegel ortaya çıktı. Hegel, metafizik düşünceye karşılık Diyalektik düşünce tarzını ilk defa ayrıntılı ve bilinçli tarzda inşa etmişti. Hegel, bu düşünce tarzıyla, durağan ve hazır bir şekilde bütün olarak duran evren, şeklinde olan metafizik düşünce görüşünü yıkmıştı. Hegel, şeylerin tamamlanmış bir bütün değil de, süreçlerin, bağıntıların ve ilişkilerin bir bütünlüğü olan evrenin değişebilirlerini gösterdi. Diyalektik yöntemi yaratan Hegel, onun yasalarını da formüle etti.
Hegel, çağdaşlarını büyük ölçüde etkilemiştir. 1848 devriminin öngününde Almanya’da gelişen ideolojik savaşımda, Hegel’in yandaşları yollarını ayırdılar. Din ve feodalizm karşıtı Genç Hegelcilerden Feuerbach, Hegel’in felsefesine tıpkı diğer idealist felsefe ve ideolojiler gibi tanrı savunmasına yarayan bir araç olduğunu savunarak ona karşı çıktı. Feuerbach, dinin toplum yaşamında gerici bir rol oynadığını kanıtlayarak tutarlı bir materyalizm inşa etti. Onun bu başarısı pek çok ilerici ve devrimci filozofu etkiledi. Bunlardan ikisi, Marx ve Engels oldular. Engels şöyle diyordu:” Coşku herkesi sardı, hepimiz birdenbire Feuerbachçı olduk”.
Marx ve Engels, Feuerbachtan her ne kadar etkilenseler de, onun Hegel’in doğru yanlarını görmezlikten geldiğini de gördüler. Marx ve Engels, Feuerbach’ın gelişmiş Materyalizmini ve Hegel’de devrimci bir konumda yer alan Diyalektiğini tutarlı bir biçimde bir araya getirerek Diyalektik Materyalizmi kurdular.
Marksist dünya görüşü diyalektik materyalizmdir. Peki, diyalektik nedir? Materyalizm nedir? Bu soruları teker teker inceleyelim.
Diyalektik yöntem, basitçe, birbirine bağımlı somut dünyamızı daha açık bir şekilde anlama girişimidir. Bertell Ollman’ın dediği gibi “Diyalektik hayatımızda ortaya çıkabilecek olası bütün değişim ve etkileşimleri gözümüzün önüne seren bir düşünme biçimidir.” Basitçe söylemek gerekirse, hareketin ve değişimin altında yatan mantıktır. Peki ya materyalizm? Materyalizm doğanın nesnel bir şekilde var olduğu olgusundan hareket eder. Doğa üstü güçler ve şeyler ise yoktur. Bazı filozoflara göre (idealistler) doğa, insanın bilinci dışında yoktur. Materyalizm ise bunun karşıtını savunur yani doğa insandan bağımsız bir şekilde vardır ve insan doğanın ürünüdür. Materyalizm açısından doğa, nesnel olarak, insanlardan bağımsız olarak vardır.
Comments