KIZIL BİR GÜN: DÜNYA ‘’EMEKÇİ’’ KADINLAR GÜNÜ
- Sabırsızlık Zamanı
- 24 Şub 2024
- 3 dakikada okunur

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, proletaryanın ve emekçi kadınların sınıf mücadelesi tarihinde derin izler bırakan bir dönemin ürünüdür. 1857'de New York'ta başlayan tekstil işçisi kadınların grevi, emekçi kadınların sömürüye karşı ilk çıkışlarından biriydi. 1908'de ise 15,000'den fazla kadın işçi, New York sokaklarını “ekmek ve gül” sloganıyla donatarak kapitalist sömürüye ve patriyarkal baskıya karşı birleştiler. 8 Mart'ın sembolik anlamı, 1911'deki Triangle Shirtwaist Factory yangınında somut bir trajediyle pekişti. Yangında yaşamını yitiren 123 kadın işçi, sermayenin acımasız sömürüsünü ve işçi sınıfının maruz kaldığı koşulları vurgulayarak tarih boyunca unutulmayacak bir iz bıraktı. İşte bu yüzdendir ki bizler, burjuvazinin tam da istediği gibi, 8 Mart’ı somut bir “Kadınlar Günü” olarak neşeyle çoşkuyla kutlamamalıyız. 8 Mart Dünya “Emekçi” Kadınlar Günü’nü bir kutlama olarak değil, kadınların emekleri ve hakları için sürdürdükleri mücadeleye vurgu yaparak, kapitalizme ve sınıflı topluma karşı bir direniş ve anma günü olarak kutlamak zorundayız.
Çünkü 8 Mart, emekçi kadınların kendi sınıfının erkekleri ile omuz omuza burjuvaziye karşı mücadele verdikleri bir gündür. 8 Mart’ın tarihi; burjuvazinin, daha iyi çalışma koşulları talep ettiği için katlettiği 123 proleter kadının anılması ve sınıfsal açıdan emek mücadelesinin daha da yükselmesiyle ortaya çıkmıştır. Doğuşu itibariyle de kapitalizmin sömürdüğü kadın ve erkek emekçilerin birlik ve mücadelelerini destekleyen ve vurgulayan bir yapıya sahiptir.
“Kadınlar Günü”ne dönüşün ilk sinyaliyse 16 Aralık 1977’de Birleşmiş Milletler’in “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ifadesinin içinden “emekçi” sıfatını çıkarmasıyla başlamıştır. Bu adım, kapitalizmin 8 Mart’ın emekçi kadınların mücadele günü olduğunu unutturmaya çalışmasının ilk adımıdır. Böylece burjuvazi, 8 Mart’ı gerçek tarihinden yani sınıf mücadelesine kopmaz bağlarla bağlı olmasından ve sınıfsal taleplerle dolu olan mücadelesinden koparmaya çalışmış ve 8 Mart’ı sınıf gerçekliğinden kopararak bir tüketim vesilesine –Erkeklerin kadınlara çiçekler aldığı o kutsal güne (!)- dönüştürmeye çalışmıştır. Ayrıca sistemin kâr elde etme dürtüsünün yanında asıl yapmak istediği şeyi de unutmalayım: 8 Mart’ın devrimci içeriğini değiştirmek ve unutturmak. Nitekim bununla birlikte BM’nin resmi internet sayfasında günün tarihine ilişkin bölümde kutlamanın New York’ta ölen 123 proleter kadının anısına yapıldığının yazılmaması da tesadüf olmayacak kadar manidardır.
Bugün maalesef emekçi/burjuva ayırt etmeden tüm insanlar 8 Mart’ın anlamını ve ödenilen bedelleri görmezden gelerek veyahut bilmeyerek sadece “Kadınlar günü” olarak kutlamaktadırlar. 8 Mart’taki emekçi kadınların ölümüne sebebiyet veren burjuva sınıfa mensup bazı burjuvalar, sırf atanmış cinsiyeti kadın olduğu için artık 8 Mart’ta aramızda rahatça yer alabiliyor. Yani kısacası bir burjuva patronun sadece kadın olabilmesi 8 Mart’a katılmaya yeterli bir nitelik olarak görülmeye başlanmıştır. Bugün kadın erkek demeden iş yerinde, şirkette, fabrikada, atölyede işçilerini en azami şekilde ezen ve sömüren kadın bir patron, sırf atanmış cinsiyeti kadın diye 8 Mart gününde emekçi kadınların da olduğu topluluklarda bile kendine rahatça bir yer bulabilmektedir. 8 Mart sadece cinsiyet odaklı kız kardeşlik adı altında yan yana yürümekten değil, dayanışma içinde cinsiyet ayırt etmeksizin bir bütün olarak direnen işçi sınıfıyla yan yana yürüdüğü koşulda anlamlıdır.
“İşte bizim sloganımız! Ezilen cinse özgürlük ve eşitlik! İşçilere ve emekçi köylülere özgürlük ve eşitlik! Ezenlere, kapitalistlere ve vurguncu kulaklara karşı mücadele! Budur bizim savaş sloganımız. Budur bizim proleter gerçeğimiz. Herkes için özgürlük ve eşitlik hakkındaki ballandırılmış, ikiyüzlü ve görkemli deyimleriyle sermaye dünyasının yüzüne çarptığımız gerçeğimiz.” (V.İ.Lenin, Kadınların Kurtuluşu)
Biz Kadınların kurtuluşu, kesin olarak, işçi sınıfının davasına yani sosyalizm mücadelesine ayrılmaz bir biçimde bağlıdır. Bu yüzden 8 Mart’ın kızıl tarihini yani emekçi kadınların dişleriyle tırnaklarıyla yarattığı mücadele gününü sahiplenmeli ve burjuvazinin her şeyin içini boşalttığı gibi 8 Mart’ın da içini boşaltma çabalarına karşı kendi sınıfımızla omuz omuza vererek kendi özgürlüğümüz için mücadele etmek zorundayız.
8 MART KIZILDIR KIZIL KALACAK!
YAŞASIN DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ!
Nûpelda Kızılkaya
Comentarios