top of page

Kitap Tanıtımı: Öldükleriyle Kalmadılar – Orhan İyiler

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 20 May 2020
  • 3 dakikada okunur

1960'lı yılların ikinci yarısıyla beraber dünya ciddi değişikliklere gebeydi. Katıksız, saf kötülük olan sömürüyü merkezine alan kapitalist sistem artık eskisi kadar güçlü değildi ve asla eski gücüne tekrar kavuşamayacaktı. İşçiler, köylüler ve öğrenci gençlik ayağa kalkmış dünyanın dört bir yanında hesap soruyor ve ezilen, sömürülen halklar anti-emperyalist mücadele bayrağını daha da yukarılara taşımak için harekete geçiyorlardı. 1968 yılı tüm dünyanın uzun yıllar boyu toplumsal mücadeleyle hatırlayacağı yıl olarak tarihe geçecekti. Dönemin en önemli özelliği gençliğin bu dönemin en başat aktörü olmasıydı belki de. Yaşadığımız topraklarda da gençlik dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalmamış ve toplumsa mücadele saflarına akın etmeye başlamıştı. Okul boykotları, üniversite ve fakülte işgalleri gibi çeşitli eylemler gündeme damgasını vuruyordu. Bu gençler kendilerini anti-emperyalist olarak görüyor ve kendilerine Marksizmi kılavuz ediniyorlardı. 1968 yılından 1970 yılına gelene kadar öldürülen öncü işçiler ve Vedat Demircioğlu, Taylan Özgür gibi gençliğin öncüleri siyasi cinayetlere kurban gidecekti. Ve artık gençliğin ilerici kesimleri mücadelenin sistem içerisinde kalarak devam edemeyeceklerini ve bunun gerçekçi olmayan bir hayal olduğunu anlayacaklardı. “Düşmanın zenginliğine, sayısına, imkanlarına ve dehşetine aldanma”yacaklarını“düşmana boyun eğmeyiniz, haklarımızı zorla alacağız, çünkü onlar her şeyi bizden zorla alıyorlar.”diyerek mücadelenin artık yeni bir sıçrama yakaladığını bu sözlerle ilan edeceklerdi. Artık halkın Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu adında sırtını yaslayabileceği kendisini Marksist-Leninist olarak tanımlayan ve zora zorla karşılık verecek bir örgütü vardı.

Kitabımız da THKO’nun 31 Mayıs’ta katledilen önderlerinden ve neferlerinden biri olan Sinan Cemgil’in ölüm haberinin alınması ve ölüm haberinin doğrulatılmaya çalışılmasıyla başlıyor. Haberin tamamen olmasa da büyük oranda doğrulatılmasıyla birlikte yazar Orhan İyiler, Sinan’ın annesi ve babası Adnan ve Nazife Cemgil ile birlikte doğrudan olayın gerçekleştiği yere Malatya’nın Gölbaşı ilçesinin İnekli kasabasına Sinan’ın cenazesini alma amacıyla yola çıkarlar. Uçak bileti bulma aşamasından havaalanından kasabaya varana kadar devletin gözü üzerlerindedir ve devlet bunu bazen çaktırmadan yapmaya çalışırken bazen de göze sokarcasına belli eder. Yolda bindikleri araba Sinan Cemgil’in üniversite yıllarından arkadaşı çıkınca, sürücü onları gidecekleri yere kadar bırakır. Sonrasında gazetede adından Sinan Hoca diye bahsedilen kişinin oğulları olduğunu anlayan ailesi, yazarın da büyük yardımlarıyla birlikte Sinan’ın cenazesini almak için büyük uğraşlara girişirler. Cenazeyi alabileceklerini öğrenirler ve olayın nasıl olduğunu anlamaya çalışırlar. Köylüler tarafından ihbar edildiğini ve tuzağa düşürülerek öldürüldüklerini en ince ayrıntısına kadar yine kendilerinden taraf olan köylüler tarafından öğrenirler. Artık Sinan’ın, Alpaslan’ın ve Kadir’in nasıl ölümsüzlüğe kavuştukları birkaç ufak ayrıntı dışında bilinmektedir. Sinanlardan bir gün sonra 1 Haziran 1971’de İstanbul’da Mahir Çayan’la birlikte sıkıştıkları dairede ölümsüzleşmişti Hüseyin Cevahir de. İstanbul doğumlu Sinan Cemgil, Malatya’da ölümsüzleşirken Malatyalı Hüseyin Cevahir’in bir gün sonra İstanbul’da ölümsüzleşmesini de hayatın ilginç bir cilvesi olarak yorumluyor yazar.

Şüphesiz ki 71 devrimcileri yaptıkları birçok doğru ve yanlışla gündeme gelebiliyorlar. Tabii ki hem yaşlarının genç olması ve o yaşta bu topraklardaki devrim mücadelesinin en mutlak çıkışlarından birini yapma görevini üstlenmeleriyle hatalar yapmaları, hatalı veya eksik tahlillerde bulunmaları çok doğaldır. Ancak, onları zora dayalı silahlı mücadeleye giriştikleri için “ABD’nin planlarına maşa olmakla”, “goşistlikle, küçük burjuva devrimciliğiyle” suçlanamazlar. Denizler, Sinanlar mücadelenin eski dar çerçevesine sığmayacağını en erken gören ve ona uygun pratiği hayata geçirmeye en erken cüret edenlerdir. Onların yarattığı bu çıkışı lanetleyenler onların yarattığı etkiyi tersine çevirmek ve kendi reformist politikalarını aklamak adına girişiyorlar bu suçlamalara. Kendi dar perspektiflerini aklamak için zorunluluk haline gelen bu çıkışı tarihsel perspektifinden koparıp olayları bilinçli bir şekilde sonuçlarına göre yargılıyorlar. Bu çıkışta sadece yenilgiyi görüyorlar, ancak bu çıkışla birlikte yaratılan devrimci değerleri görmüyorlar. Onları “ABD’nin planlarına maşa olmakla” suçlayan kemalist aydınlar ve “goşistlikle, küçük burjuva devrimciliğiyle” suçlayan oportünistler bilmeliler ki: Öldükleriyle Kalmadılar...


Ankaradan Bir DÖB'lü





Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page