Kapitalizm Doğanın Can Düşmanıdır
- Sabırsızlık Zamanı
- 7 Ara 2023
- 3 dakikada okunur

Kapitalizm vahşeti yeryüzüne inemeden önce bahar aylarında renkli çiçekler ve yeşil bitki örtüsüyle bizleri büyüleyen köylerimizin bol oksijenli havası baş döndürücü bir hazine gibiydi. Kışın ise bitki örtüsü karla örtüldüğünde manzara bize bambaşka bir güzellik sunardı. Karla kaplı ağaçlar, vadiler adeta tablolar gibi görünürdü. Ancak vahşet yeryüzüne indi ve bu doğal güzellikleri teker teker yok etmeye başladı. Yeryüzünün bütün güzelliklerine birer birer kepçeler vuruldu ve vurulmaya da devam ediyor. Yeşil alanların çoğu ilk önce iklim krizi süsü verilerek katledildi ve alışveriş merkezlerine, otellere, her türlü beton yığınına dönüştürüldü… Yüzyıllardır var olan ağaçlarımızı katlederek kuşlarımızı yetim bıraktılar. Ormanlarımızın şarkıcı kuşlarımızın en güzel parçaları yerlerini iş makinelerinin vahşet dolu seslerine bıraktı. Kapitalizm ağaçların köklerini yerlerinden söktü, eski muhteşem manzaraların yerine tozlu ve gri bir ortamı beraberinde getirdi.
Doğanın içindeki yeşilin her tonu, gri taş ve toprak renkleriyle değiştirilmeye başlandı. İş makineleri ağaçları köklerinden söküp taşları yerlerinden çıkararak etrafa toz ve sis saçmaya başladı. Kuşların şarkıları, arıların vızıltıları, yaprakların hışırtısıyla yaşamın varlığını müjdeleyen doğa orkestrası yerini iş makinelerinin gürültüsüne bıraktı. Kepçe vurulan her ağaçta ciğerlerimiz alev alev yanıyor. Kapitalizmin doğa katliamları sadece bu güzellikleri kaybetmekle kalmıyor, aynı zamanda oksijen kaynağımızı ve geleceğimizi de tehlikeye atıyor. Kapitalizmin doğayı hızla tahrip ettiği gerçeği göz ardı edilemez. Bu sistem, kâr hırsının ön planda olduğu ve doğal kaynakları sınırsızca tüketmeye dayalı bir yapıya sahip. Kapitalizm çevresel sürdürülebilirliği ve doğanın korunmasını göz ardı eder. Kapitalizmde kaynaklar, kâr elde etmek için bir avuç sermayedar tarafından kontrol edilir ve kullanılır. Şirketlerin ve sermaye sahiplerinin kâr elde etmek için doğal kaynakları hızla tüketmelerini teşvik eder. Ormanları kesmek, madenleri sökmek, su kaynaklarını kirletmek ve atıkları doğaya zarar vermeden atmak yerine maliyetleri düşürmek için doğaya zarar verici yollar tercih edilir. Bu da ekolojik dengenin bozulmasına ve biyoçeşitliliğin azalmasına yol açar. Kapitalizm, kısa vadeli kâr elde etme odaklı olduğu için uzun vadeli çevresel etkileri genellikle göz ardı eder. Bu da iklim değişikliği, orman yangınları, su kıtlığı gibi büyük çevresel sorunların da ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca kapitalist sistem, doğayı sadece bir kaynak havuzu olarak görür ve olabildiğince sömürmeye çalışır. Yaptıklarını gizlemek içinse kamuoyuna iklim krizine karşı bireysel çözüm safsatalarını sunar. Tarih boyunca kapitalizmin doğaya verdiği zararın eşi benzeri görülmemiş. Kapitalizmin tarihsel krizi, doğal dünyada da derin etkiler yaratıyor. Kapitalist üretim biçiminin yol açtığı doğa tahribatı o kadar büyük ve çözümsüz bir noktaya ulaştı ki, dünya çapında ekolojik bir kriz yaşanıyor. Burjuva politikacılar ve sermaye sahipleri sadece sözlerle yetinip hiçbir gerçek çözüm sunmuyorlar, bu da ekolojik krizi büyütüyor. Tüm dünyada iklim zirveleri düzenleniyor, kararlar alınıyor, hükümetler anlaşmalara imza atıyorlar, ancak gerçek bir ilerleme kaydedilmiyor. Örneğin, Türkiye’de iklim değişikliği sanki çok önemseniyormuş gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adını Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı olarak değiştirdi, ancak bu sadece bir göstermelik önlem olarak kaldı. Diğer ülkelerde de benzer şekilde sadece kağıt üzerinde kalan önlemler alındı. İklim değişikliği ve karbon salımını azaltmanın önemi üzerine çok söz edildikten sonra, şimdi yeniden kömür gibi çevre dostu olmayan enerji kaynaklarına yöneliyoruz.
Tüm bunlar, kapitalizm altında küresel iklim değişikliği sorununu çözemediğimizi açıkça gösteriyor. (peki neden çözemiyoruz?) Kapitalizmin, insanları ve doğayı sömürme konusundaki vahşeti artık daha fazla kanıt gerektirmiyor. Bu sistem, kâr elde etme ve sürekli büyüme hedefiyle işliyor ve bu hedef doğrultusunda gereksiz ürünlerin büyük miktarlarda üretilmesine neden oluyor. Kapitalizm, doğayı tahrip ediyor, ekosistemlere zarar veriyor ve geride sadece toksinlerle dolu ürünler bırakıyor. Kapitalist sistemdeki başarı sadece satış rakamlarıyla ölçülüyor. Daha fazla satış yapabilmek için, insanlara ve doğaya zarar veren ürünler üretiliyor. Bu ürünler, üretim aşamasında ormanları yok ediyor, ekosistemleri bozuyor ve sanayi atıkları gibi doğal kaynaklarımıza zarar veriyor. Kapitalizmin acımasızlığı, sadece kâr hırsı ve büyüme saplantısı ile sınırlı değil, aynı zamanda insanların ve doğanın sağlığını göz ardı etmesiyle de kendini gösteriyor. Bu sistemin sonucunda çevreyi kirleten, hastalıklara neden olan ve gelecek nesiller için tehlike oluşturan ürünler yaygınlaşıyor. Sonuç olarak, kapitalizm insanlığın ve doğanın çıkarlarına zarar veren bir sistem haline gelmiş halde bulunuyor. Artık bu sorunları görmezden gelme lüksümüz yok, çünkü bu sistem sadece insanlara değil, tüm gezegene zarar vermekte. Cudi’den Akbelen’e, Dikmece’ye, Endonezya’daki ormanlara, Kanada’daki asfalt kumsallarından Nijerya’daki petrol kuyularına, küresel kâr dürtüsü doğaya tarif edilemeyecek zararlar vermeyi sürdürüyor. Kapitalizm, insanlık da dâhil olmak üzere, doğanın başlıca düşmanıdır. Onu yok etmek hiçbir zaman şu ankinden daha acil olmamıştır.
Evin Dostlardan
댓글