top of page

KADININ ÖZGÜRLEŞMESİ SOSYALİZMLE MÜMKÜN!

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 10 Haz 2020
  • 4 dakikada okunur

ree

M.Ö. 5750 - Ana Tanrıça heykelciği– Kutsal Kadın

M.Ö 6000’li yıllarda, kadın doğurganlığın ve kutsallığın sembolüydü. Neolitik çağ döneminde kadın türün devamını sağlayan güçlü “ana” sembolüydü. Özellikle Kybele, en baskın tanrıça figürleri olarak görülmüş, kadının estetik algısı Kybele ile özdeşleştirilmiştir. Kadın burada seyirciye dönük olsa da bu duruş güçlü ve kararlı olarak bir tehditkarlık içerir. Tahtın yanlarında duran vahşi hayvan figürleri, kadını bir tehdit güçlü bir ortak haline getirir. Duruşu, seyirciye oynamak yerine ona göz dağı veren iki kolu yanda utanmaz ve açık haldedir. Olağan durumundan utanmaz, saklama gereği duymaz. Seyirci için “güzel” veya “seksüel” olmak yerine onun için bir güç gösterisidir.

M.Ö. 200’lü Yıllar- Aphrodite Mermer Heykeli – Obje Olarak Kutsal Kadın -Çıplaklık

M.Ö. 200’lü yıllarda Yunan kıyılarında yapılmış bu heykel, Tanrıça Afrodit’in en bilinen heykellerinden biridir. Güzellik algısı Afrodit ile özdeşleşir. Kadın artık bir tehdit unsuru değildir. Çıplaklığından utanmasa da, vücudu seyircisine dönük biçimde onun için konumlandırılmıştır. Poz verir. Seyircisinin farkındadır, ancak onun için artık bir tehdit oluşturmaz. Onun için “güzel” bir görsel, seksüel bir tatmin objesidir. Kutsal kadın artık objeleşmiş, seyircisinin farkına varan bir nesnedir. Eril bir toplumda vücudunu “sergiler”. Sir Kenneth Clark’ın tabiriyle kadın “soyunuk”değildir, “çıplaktır”.


1485- Boticelli- Birth of Venus – Utanma Dönemi – Soyunukluk

Eski Yunanistan’da özgürce vücudunu gösteren kadın, utanır hale gelmiştir. Artık “çıplak” değil, “soyunuktur”. Boticelli bir anlamda eski yunan figürlerini ayıplamış, çıplaklığından utandırmıştır. Kadını bir sergi objesi, aşağılama ögesi haline getirir. “Öykülerin etkili öğesi insan figürüydü. Figürün kişisel karakteri fizyonomisinden çok hareket tarzına dayanıyordu.”(Badwell, 15.yy’da Sanat ve Deneyim S.90) Venüs figürü doğar doğmaz çıplaklığından utandığını görebiliriz. Etrafındakiler hareket halindedir. Ancak sergi nesnesi olan kadın bir nesne gibi durağandır.

1814-Jean-Auguste Dominique Ingres, La Grande Odalisque Kadın ve Fantezi nesnesi

Avrupa’da oryantalist akım, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kadınları resim sanatının önde gelen konusu haline getirdi. Bu hayali seks sembolleri sadece Batılıları değil, Batılılaşmak isteyen Doğuluları da etkiledi. Kadın basbayağı bir seks sembolü, objesi haline geldi. Toplumdaki yeri toplumun içinde yer almaktan daha çok yardımcı rollerde durağan pozlarda, seyircisine kendisini sergiler. Ancak ve ancak “estetik” bir vücutla konu olabilir bu tablolara. O bir aksesuardır artık. Aksesuarlığının ve sergi objesi olmanın da bilincindedir. Eril bireye kendini kapatarak, utanarak gösterir.

1830-  Eugene Delacroix – Halka Yol Gösteren Özgürlük – Özgürlük

1789’da başlayan Fransız Devrimi bir çok anlamda bir aydınlanmadır. Kadının cinsiyetler toplumundaki yeri dağılmış, bir seks objesi olmak yerine bir öncü haline gelmiştir. Eugene Delacroix’in bu resmi en ünlü tablosudur. Şu an Louvre’da sergilenen tablo, isyanın ve cinsiyetçi bakışın yıkılmasını simgeler. Kadın burada çıplaklığından da utanmaz, soyunuk da değildir. Buradaki kadın, basbayağı bir birey, öncüdür. Toplumların yükseliş dönemlerinde, sanat eserlerindeki bu ilerlemeyi ve “bayağılığı” atmayı en güzel örneklerden biri oluştur bu tablo. Toplumlar ileriye baktıkça, sanatta ileriye, iyiye bakar.

1876 –  F. Auguste Bartholdi, Richard Morris Hunt – Özgürlük Anıtı – Kadının Kapatılması

Ve elbette ki toplumlar geriledikçe, simgeler de geriler ve bayağılaşır. Amerika’nın Özgürlük anıtı Halka Yol Gösteren kadınının devasa bir heykeli olarak planlanmış, ancak göğüsleri bir utanç sembolü olduğu için kapatılmıştır. Özgürlük anıtı kadını tekrar bir obje statüsüne düşürmüş, bir eril imge haline getirmiştir. “Uygun” olmayacağı gerekçesiyle örtülen göğüsler kadının tekrar örtülmesi, eril dünyada yerilen bir simge olmasını gösterir. Nesneliği gözler önüne tekrar serilir. Heykelin yüz ve vücut hatları daha maskülen bir tavırla tasarlandığını görüyoruz. Bu maskülen tavır kadının öncülüğünü yabancılayan bir duruş da olabilir. (UNESCO – La Liberty). Yeterince ironik olmakla birlikte, elinde havaya doğru meşale tutan bir kadın heykeli, birçok kadına rahatsızlık veriyordu. Kadınların oy hakkını savunan kişiler, Özgürlük Heykeli’ni açılış gününde protesto ettiler.Halen oy hakkı için savaş veriyorlardı, hâlbuki limanda özgürlüğü temsil eden bir kadının heykeli vardı. Kadınlar oy hakkını almak için 34 sene daha beklediler.” (Çınar Güneş – Özgürlük Heykeli’nin Gizemi)

1950 – Vintage Reklamlar ve 2009 - Eli Rezkallah – In a Parallel Universe

1950’li yılllarda kadının rolü toplumda barizdi. Onlarca kısıtlama ve aşağılanma kadın mücadelesinin ve feminist hareketin patlama yaratmasına da imkan tanıdı. Eşitsizliğin en uç noktalarda olduğu bu dönem kadını basbayağı ayakların altına atıyordu. Yanda gördüğünüz fotoğraflardan ilki reklamın orijinali. Kadın seyircisine “cezalandırılırken” poz veriyor. “görevinin” ev içerisinde olduğu ve erkeğin altında ezildiği son derece bariz. Lübnan’lı sanatçı bu fotoğrafı tekrar yorumluyor 2009’da. Paralel bir evrende rolleri değiştiriyor. Rahatsız ediciliği aynı düzeyde. Ancak bu sefer erkek karakterin ayaklar altında olması bize absürd ve “mizahi” geliyor.

2010 - Montblanc Princesse Grace De Monaco Tükenmez Kalem – Tasarımda Kadının Kadın algısı

Kadının sanatta yer almasından yüzyıllar sora 2010’da iki kalem tasarımı reklamı görüyoruz. Birincisi kadın için tasarlanan versiyonu. İkincisi aynısının erkek için tasarlanan hali. Fiyat aralıkları neredeyse aynı. Kadın modern dünyada iş hayatında da var olmaya başlasa da yine ve tekrar izlenen konumunda. Seyircisi hem kadın hem erkek bu sefer. Kadınlar için bir “örnek” oluştururken erkekler içinse bir “obje” görevi görüyor. Sistemin geriye ve ileriye adımları tasarıma ve sanata da yansıyor. İşlevsellik kadına “uygun” dolmakalemde pek mühim olmasa da -hatta değiştirilebilir bir kartuş var ve renkler sınırlı- erkek için “uygun” olan versiyonu klasik doldurulabilir. Erkek için kararlı ve sadeyken kadın için olan versiyonda ucuna bir parlak taş bile iliştirilmiş “zarif” olarak piyasaya sunuluyor. Her şey tüketim için sonuçta. Kadının algısı da öyle. Bir zamanların bereket tanrıçası kadın bir aşağılık “ürün” oldu. Onun cinsiyeti, tavrı, iki bacağının arası, göğüs kafesinin dışı tartışma konusu oldu. Kapanması açılması mevzu oldu.

Küba örneği ne de güzel oldu bu konuda. “olabileceğini” gördük. Sosyalizmde olabilir biliyoruz. “Kadın” bir ürün değil bir insan olabilir, biliyoruz. Kadınların insan olması için mücadele etmeliyiz biliyoruz. Şimdi sıra bu bilgiyi eyleme dönüştürmekte. Teori yetmez pratik lazım. Kadının özgürleşmesi, artık bir ürün olmaması için tek yol devrim!


Eskişehir’den Sabırsızlık Zamanı Okuru

Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page