İKTİDARIN YENİ SAHİBİ YAPAY ZEKA MI OLACAK?
- Sabırsızlık Zamanı
- 10 May 2024
- 4 dakikada okunur

Yapay zeka, yıllardır hayatlarımızın içinde; ama son yıllarda bilim insanlarının onu öncekinden farklı olarak kolayca kullanabileceğimiz pratik formlara getirmesi özellikle gençlik arasında tartışılacak yeni konulara sebep oluyor. Yapay zekaya dair distopyalar çiziliyor, kötü gelecek tasvirleri yapılıyor. Filmlere, dizilere, kitaplara konu oluyor. Madem bu konu gençlik arasında bu denli karşılık buldu, bu distopyalardan birine ışınlanalım: “Senin iraden yakın zamanda işlevsiz hâle gelecek. Karar veren sen olmayacaksın. Yöneten değil yönetilen olacaksın, ama bu kez farklı; bu kez dünyan hiçbir duyguya sahip olmayan, insanlığı yok etmeye kodlanmış robotlar tarafından ele geçirilecek. Yapay zeka, artık senin düşmanın.” Öyle mi?
Geçtiğimiz yıllarda kendimizi çokça Metaverse, NFT, VR, kripto para gibi teknolojileri konuşurken buluyorduk. Koca şirketler bu alanlara devasa yatırımlar yapıyor, geleceğin buralarda olduğunu söylüyordu. Ama günümüzden itibaren onlar dahil herkesin gözü saydığımız tüm teknolojileri bir anda geri plana iten yapay zekaya, Open AI’a; ChatGPT, Midjourney, Sora, Dall-E’ye dönmüş durumda. Durmaksızın ilerleyip gelişen, yapabileceklerinin sınırını tahmin edemediğimiz yapay zeka uygulamaları özellikle biz gençlerin merak ve ilgiyle yaklaştığı teknolojiler oluyor. Tabii bu teknolojiler ansızın oluşmadı; sıkça kullandığımız haritalar, otomatik düzeltmeler, dijital asistanlar, e ödemeler ve çok daha fazlası hayatımızın her alanında yapay zekanın karşımıza çıktığı yerlerdi. Günümüzde ise teknoloji şirketleri bunu herkesin kullanabileceği yaygın formuna geçirdi. Artık kodlama bilmesek bile istediğimiz gibi bir internet sitesi, tasarımdan anlamasak bile estetik bir afiş, müzikten anlamasak bile yepyeni bir şarkı oluşturabiliriz. Hatta bu uygulamaların sınırları öyle genişliyor ki, yeni versiyonlarla yönetmenlikten hiç anlamadan, komutları girerek sıfırdan bir film bile oluşturabiliriz. Hatta bu metni bile ona yazdırabilirdik! Peki fark edecek şey ne olurdu? Yapay zekayı insan zekasından ayıran ne? Yapay zeka ne demek, onun ne kadarını anlayabiliriz? Yapay zeka henüz gelişmesini durdurmadığı ve hızla ilerlediği için bu işin uzmanı olmasak bile bizler de, kafamızı çevirdiğimiz her yerde olan yapay zekayı sürekli anlamaya ve öğrenmeye çalışmak zorunda kalıyoruz. Anlamanın sınırlarını genişletmek de yine bizim elimizde.
Yapay zeka; topladığı veri ve bilgileri sayesinde benzer yeni veriler üreten, hareketi ve sesi algılayarak anlamlı cevaplar veren, kısacası aslında insan zihniyle ilişkilendirdiğimiz her türlü davranışı sergilemeye çalışan bir tür sistem. Yapay zeka ile insan zekasının ayırt edilişi ise bilinç kapasitesi ve duyguları hissedebilmekle başlıyor. Örneğin ChatGPT’ye “Bugün nasıl hissediyorsun, üzgün müsün?” ve benzeri sorular sorduğumuzda “Ben bir yapay zeka olduğum için duyguları hissedemem, paylaşamam.” Gibi yanıtlar alıyoruz. Bu, bizimki gibi olmasa da, yapay zekanın da bilinci olduğunu bize gösteriyor. Daha doğrusu öz bilince sahipler, kendilerinin yapay zeka olduklarının farkındalar, ya da öyle olduklarını söyleyecek şekilde programlanmışlar. Yapay zekanın sağduyusu, sezgi yeteneği de yok. İnsanlar arasında hepimizin bildiği ama kitaplarda yazmaya gerek olmayacak kadar bazı basit bilgiler var, örneğin evimizde otururken ‘hava çok soğuk oldu’ dediğimizde karşımızdaki pencereyi kapatmamız gerektiğini anlar. Bu sağduyu, sezgi yoksunluğu yapay zekanın örneğin çağrışım yeteneği gerektiren bir şarkıda, şiirdeki “Yazar burada ne anlatmak istemiş?” “Bu şiirin alt metninde yatan ne?” sorularına doğru cevabı vermesine engel olabilir. Ayrıca yapay zeka hala bütün iş kollarına, sektörlerine hükmedecek kadar gelişkin değil; hala birçok işte insana özgü olana, onun zihnine ihtiyacımız var. Sonuçta ChatGPT özünde bir dil öğrenme programı; girilen komutları kaydeden ve benzer şeyler üreten bir program. Yani onun arkasında da bir insan var, o zaman yapay zekadan korkmaya gerek yok. Açıkçası bilim insanları bile bu konuda net değil. Yapay zeka bir noktada kontrolden çıkar mı? Belli değil. Yapay zekanın uzmanları bile onun hızına yetişemiyor; geçtiğimiz sene Open AI ChatGPT’nin sürümünü yükseltip GPT-4’ü yayınladığında önceki sürümüne kıyasla verileri bu kadar daha iyi işleyeceğini, daha mantıklı ve geçerli yanıtlar verebileceğini beklemiyordu. Bu, akıllara şu soruyu getiriyor: Uzmanlar bile onun hızına yetişemezken devletin yapay zekaya göre hayatı şekillendirmesi; eğitimi, sağlığı her türlü sektörü yapay zekaya göre düzenlemesi mümkün mü? Hayır, değil. Devlet böyle hızlı işleyen bir araç değil. Şu an içinde bulunduğumuz sistemden ötürü, yapabilecek olsa bile yapay zekayı hayata göre değil çıkarlarına göre şekillendirirdi. Ortaya çıkan şey şu, yapay zekanın bir benliği yok. O, kendiliğinden bir şey olmaktan çok, bizim ona yüklediğimiz misyonu yerine getiren bir sistem. Bu durum en azından şu an böyle olduğu için, yapay zekanın gücü şu an bu kadar olduğu için tekno-kötümserliği gelecek için dile getiriyoruz. Korkumuzu geleceğe yönetiyoruz. Ama bunu yeni insanın değil şimdiki insanın iyi, kötü, değer yargılarıyla yapıyoruz.
Geleceğe iyi ya da kötü olacak demeye, kahinlik yapmaya çalışmaya gerek yok. Gelecek ne ise, gelecekte o olacak. Bugünün düşünce biçimiyle geleceğe kötümser bakmak, diyalektiği hesaba katmamak olur. Ansızın hayatlarımızın merkezinde yer edinen ve tahmin edilemez olandan kokmak, verilebilecek birincil ve en içgüdüsel tepki olur. Yalnızca bu doğal duygularla hareket ederek yorum yapmak bilimi, felsefeyi hesaba katmamak olur. Evet, yapay zekaya yeterli veriyi yüklersek bir gün dünyayı bile yönetebilir. Peki bu neden bir kabus, distopya gibi anlatılıyor? Yapay zekanın dünyayı yönetmesi hayatın siyasi, kültürel, her açıdan çöküntüye sebep olarak görülüyor? “Yapay zeka durdurulamaz bir güç, o zaman fişini çekelim.” Gibi bir bakış açısı yerine onun düzgünce denetlendiğinden ve kimin çıkarına kullanıldığından emin olsak, sorunları çözmez miyiz? Yapay zeka illa kötücül insanlar tarafından iyiliği yok etme, insanları kandırma amacıyla kullanılmak zorunda değil. Yapay zekaya insanlığın gelişimi için, devrim niteliğinde gelişmeler için ihtiyacımız olduğu ve onu kullanmanız gerektiği ortada. Eğer onu yaratan, verilerini işleyenlerin temel amacı bu olursa ondan korkmamıza gerek kalmaz.
Yapay zekanın tanımını yaparken ‘insan zihniyle ilişkilendirdiğimiz her türlü davranışı sergilemeye çalışan...’ demiştik. Ama yapay zekanın amacı yalnızca insanı taklit etmek değil, insanın ötesine geçebilmek. Onun sadece ‘insan gibi’ olması onu bu kadar işe yarar yapmazdı. Amacımız daha fazlası, bizim yapamadığımızı yapabilmesi olmalı. Gelecekte biyolojimiz izin vermediği için bizim yerimize yıldızlararası yolculuklar yapacak olan, bizim evrendeki temsilcimiz olarak evrenin derinliklerini keşfetmemize olanak sağlayacak olan yapay zekanın kendisi. Şu an hala deneysel aşamalarındayız, yapay zeka hâlâ kusursuz değil, hiç olacak mı ondan da emin değiliz. Geleceğin sahibi olarak bizler; insana özgü mantığı, aklı, zihni bırakmadan ve ondan korkmadan yaklaşmalıyız yapay zekaya. Eğer doğru amaçlarla kullanılırsa hayatımızda nasıl çığırlar açacağını fark etmeliyiz. Doğru amaçlar için kullanılacağından emin olmak ise, yine bizim elimizde. Geleceği tasvir ederken geleceğe gençlik olarak yön verebileceğimizi unutmamalıyız. Geleceği halkın çıkarına göre inşa ettiğimizde, onun dışındaki her şeyi de yine insanlık uğruna şekillendirmiş oluruz. Ne dersiniz, belki de ancak o zaman yapay zekanın dünyayı yönetmesi herkes için kötü bir şey olmaktan çıkar!
İstanbul’dan Bir DÖB’lü
Comments