top of page

EMPERYALİZM VE İNTİFADA

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 28 Eki 2024
  • 3 dakikada okunur

ree

Filistin sorunu, 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile uluslararası bir boyut kazandı. İngiltere’nin bu deklarasyonu, siyonist harekete Filistin’de bir “ulusal yuva” kurma sözü verirken, bölgedeki Arap nüfusun haklarını ihmal etti, İngiltere yine işgalin ve sömürünün Ortadoğu’ya açılan anahtarı oldu. Ardından gelen İngiliz Mandası Dönemi, Filistin topraklarında Yahudi yerleşimlerinin hızla artmasına neden olurken Araplar ve Yahudiler arasındaki fitili de ateşlemiş oldu. 1948’de İsrail “işgal” devletinin kurulması ve ardından gelen Arap-Yahudi savaşları, Filistin halkının büyük bir kısmının kendi topraklarından sürülmesine ve milyonlarca  insanın mülteci konumuna düşmesine sebep oldu.

Emperyalizmin Filistin’deki rolü de tabii ki işgalciden yana oldu; özellikle ABD’nin İsrail’e verdiği askeri, ekonomik ve diplomatik destekle somutlaştı, ABD kendi sömürü çadırını İsrail ile birlikte Filistin topraklarına kurdu. ABD, İsrail’i Ortadoğu’da kendi çıkarlarını savunacak ileri bir karakol olarak gördü ve Filistin’in katline ortak oldu. Aynı zamanda uluslararası arenada İsrail’i eleştiren ve Filistinlilerin haklarını savunan tüm girişimleri veto ederek Filistin halkının haklı mücadelesini baltaladı. Bu durumda Filistin sorunu bir insan hakları ve özgürlük meselesinden öte, emperyalizmin küresel güç dengeleri üzerindeki etkisinin bir yansıması haline geldi.

7 Ekim 2023 ise, Filistin-İsrail çatışmasının yakın tarihinde bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte Filistin Direniş Örgütleri ve İsrail arasındaki saldırı dikkatleri yeniden Filistin topraklarına çekti. 7 Ekim intifadasını devrimci önder Lenin’in emperyalizm tanımıyla hatırlatmak isterim. Emperyalizm Lenin’in tanımladığı üzere kapitalizmin en yüksek aşamasıdır; ekonomik ve politik güçlerin uluslararası arenada egemenlik kurması ve zenginliklerin merkezileşmesi sürecidir. Filistin-İsrail çatışmasının kökenleri de bu emperyalist dinamiklerde yatmaktadır. 7 Ekim intifadası, emperyalizmin Ortadoğu’daki tarihsel ve yapısal etkilerinin bir sonucudur. Filistin-İsrail çatışması sadece iki ulus arasındaki bir anlaşmazlık değil. Aynı zamanda emperyalizmin ve kapitalizmin bölgede yarattığı çelişkilerin bir tezahürüdür. Bu olaylar, Filistin halkının emperyalist işgale karşı verdiği haklı mücadelenin, dünya proletaryasının anti-emperyalist mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini kanıtlar nitelikte oldu.

Bu süreçte ise, Filistinli halk büyük bir insani krizle karşı karşıya kaldı, binlercesi hayatını kaybetti ve milyonlarca kişi kendi topraklarından sürüldü. İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukası, yerleşim politikaları ve askeri operasyonları, Filistin halkını bir gettoya hapsetti. Emperyalizmin ve kapitalizmin Filistin halkı üzerinde yarattığı sürekli baskı gün gelecek terör devleti İsrail’in başına sağanak olup yağacaktır. Filistin halkının özgürlük mücadelesi, dünya proletaryasının emperyalizme karşı verdiği mücadelenin bir uzantısıdır. Emperyalizm sadece  ekonomik  ve askeri olarak değil, ideolojik olarak da işçi sınıfını bölmeye çalışır. Bu bağlamda Filistin halkının direnişi aynı zamanda emperyalist boyunduruktan kurtulma mücadelesidir. Bu mücadele, anti-emperyalist ve anti-kapitalist bir çizgide, verilen bir özgürlük savaşıdır.



      Gelelim, politikacıların soykırım karşısındaki ikiyüzlülüğüne. Dünyadaki küresel intifada eylemlerinde “Özgürlükler ülkelerinin” soykırım karşısında tutumlarını zaten gördük. Peki sürekli sözde bir İslam kardeşliği adı altında Filistin’i kürsülerine meze eden Türkiye’li burjuva politikacılar ne yaptı? Tabii ki, her gün Refah’ta ve Gazze’de işgalin boyutu artarken, onlar da İsrail’in yanında olup ikiyüzlü politikalarını yürütmeye devam ettiler. Okullara, üniversitelere, BM’nin güvenli alan olarak tanımladığı çadırlara bombalar yağarken onlar da sermayedarlar aracılığıyla ceplerini kâr ile doldurdu. Holdinglerin, şirketlerin barajı oldu Türkiye, bir gün bile sermayenin çarkı aksamasın diye eylemlerde siyonizme karşı slogan atan devrimcileri, öğrencileri işkenceyle gözaltına aldı. Tüm bunlar yapılırken de koltuklarından Filistin diye fısıldayıp sahte vicdanlarını paylaştılar basına. Neyse ki işgalci, kapitalist-emperyalist devletlerin birbirini aklama ve korumasına şaşıracak kadar delirmedik, bunu da normal karşıladık. Diğer kesim ise halkların kendi kaderini tayin etme hakkını yanlış yorumlamış olacak ki bu hakkı İsrail’e atadılar ve kendilerini de vatansever, milliyetçi, muhalif olarak konumlandırdılar. 

Onlar istedikleri kadar yanlış yorumlayadursunlar, bizler Filistin siyonizme mezar oluncaya dek, İsrail’le her türlü bağ ve ticaret kesilinceye dek hesap soracağız. Bizleri, ne onların emperyalistlerden aldıkları emirleri ne de ağa babaları durduramayacak. Bizler, uğruna kukla oldukları para musluklarını keserken, Filistin'li direnişçiler de siyonizmin attığı kurşunu kesecek. Kanla, tırnakla, siyonizme karşı zafer  halkın olacak!

                      

İzmir’den Bir DÖB'lü 


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page