top of page

EMEĞİN GÖZ ARDI EDİLDİĞİ GÜN… 8 MART

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 27 Şub 2021
  • 2 dakikada okunur

8 Mart denince aklınıza ne geliyor? Amiyane tabirle “Kadınların emeğine karşılık ellerine çiçekler yakışır” diyerek kadının iş hayatındaki yerini bir lütuf olarak gösteren bir gün mü, ataerkil sistemin kadının iş hayatına katılımını çiçek vererek kutladığı bir gün mü, kadınların şımartılması gereken gün mü, vitrinlerin kadınlar için indirimlerle süslendiği bir tüketim günü mü, yoksa emekçi kadınların kendi sınıflarının erkekleri ile omuz omuza burjuvaziye karşı mücadele verdikleri bir gün mü? 8 Mart aslında burjuvazinin daha iyi çalışma koşulları talep ettiği için katlettiği 120 proleter kadının anılması ve sınıfsal açıdan emek mücadelesinin daha da yükselmesiyle ortaya çıkmıştır. Doğuşu itibariyle kapitalizmin sömürdüğü kadın ve erkek emekçilerin birlik ve mücadelelerini destekleyen ve vurgulayan bir yapıya sahiptir. Kadınlar Gününe dönüşün ilk sinyali 16 Aralık 1977’de Birleşmiş Milletler’in “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ifadesinin içinden “emekçi” sıfatını çıkarmasıyla başlamıştır. Bu adım, kapitalizmin 8 Mart’ın emekçi kadınların mücadele günü olduğunu unutturmaya çalışmasının ilk adımıdır. Böylece burjuvazi, 8 Mart’ı gerçek tarihinden, sınıf mücadelesine kopmaz bağlarla bağlı olmasından ve sınıfsal taleplerle dolu olan mücadeleden koparmaya çalışmış ve 8 Mart’ı sınıf gerçekliğinden kopararak bir tüketim vesilesine dönüştürmeye çalışmıştır. Ayrıca sistemin kâr elde etme dürtüsünün yanında asıl yapmak istediği, 8 Mart’ın devrimci içeriğini değiştirmek ve unutturmaktır. Bununla birlikte BM’nin resmi internet sayfasında günün tarihine ilişkin bölümde kutlamanın New York’ta ölen 120 proleter kadının anısına yapıldığının yazılmaması da tesadüf olmayacak kadar manidardır. Bugün maalesef emekçi/burjuva ayırt etmeden tüm insanlar 8 Mart’ın anlamını ve ödenilen bedelleri görmezden gelerek/veyahut bilmeyerek sadece “Kadınlar günü” olarak anmaktadırlar. 8 Mart’taki emekçi kadınların ölümüne sebebiyet veren burjuva sınıfa mensup bazı burjuvalar, sırf atanmış cinsiyeti kadın olduğu için artık 8 Mart’ta aramızda rahatça yer alabiliyor. Yani kısacası bir burjuva patronun sadece kadın olabilmesi 8 Mart’a katılmaya yeterli bir nitelik olarak görülmeye başlanmıştır. Bugün kadın erkek demeden iş yerinde, şirkette, fabrikada, atölyede işçilerini en azami şekilde ezen ve sömüren kadın bir patron, sırf atanmış cinsiyeti kadın diye 8 Mart gününde emekçi kadınların da olduğu topluluklarda bile kendine rahatça bir yer bulabilmektedir. 8 Mart sadece cinsiyet odaklı kız kardeşlik adı altında yan yana yürümekten değil, Flormar'daki gibi dayanışma içinde cinsiyet ayırt etmeden bir bütün olarak direnen işçi sınıfıyla yan yana yürüdüğü koşulda anlamlıdır. Zira unutmayalım ki Flormar İnsan Hakları Direktörü de bir kadındı. İşten atan bir kadın, emeği sömürülen ve atılan kadın işçiler... Aradaki bu uçurumu hangi “kız kardeşlik” kapatacak? Bir yıla yayılan bir direnişte sadece sendikalaşmak istedikleri için direnen işçi kadınlar gün sonunda- milyonlarca işçi gibi- işsizler ve güvencesizler. Aynı günün sonunda “başarılı” kadın insan kaynakları direktörümüz kariyerine ortağı olduğu burjuvazinin saflarında kaldığı yerden devam ediyor. Kapitalizm, her şeyin içini boşalttığı gibi, 8 Mart'ı da emekçi kadınların dişleri ve tırnakları ile yarattığı bir mücadele günü olmaktan çıkarmak için her türlü manipülasyonu devreye sokuyor, kadınların hak ve özgürlükleri için mücadele ettikleri bir güne değil; erkeklerin kadınlara hediyeler aldığı, mağazalarda yaptıkları indirimlerle bir tüketim günü olarak yer etmesini istiyor. 8 Mart’tan ‘’emekçi’’ sıfatının çıkarılması, sınıf içeriğinden soyundurulmak istenmesi de bu yüzdendir.


İstanbul’dan DÖB’lü Bir Genç Kadın

Commenti


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page