DURDURAMAYACAKLAR!
- Sabırsızlık Zamanı
- 27 Şub 2021
- 2 dakikada okunur
Bütün dünyada emperyalist-kapitalist sistemin ayaklanmalarla sarsıldığı bir dönemde gençlik, 2021'e Boğaziçi eylemleriyle "Merhaba" dedi. Boğaziçi eylemleri devlet tarafından saldırıyla sindirme, korkutma, yıldırma politikalarıyla karşılanırken, buna karşın eylemler daha ileri gitti. Şimdi bu eylemlerin doğduğu ve milyonlarca insanın yüzünü bu eylemler döndüğü Türkiye ve Kürdistan’da, dinci faşist iktidarın ve sermaye sınıfının nasıl bir kriz içerisinde olduğuna bir bakalım. Bakalım ki, gençlik olarak mücadelemizin haklılığını ve ısrarlı bir biçimde sürdürülmesi gerektiğini bir kere daha görelim.
Türkiye ve Kürdistan, uzun yıllardır siyasal ve ekonomik krizin çok yoğun yaşandığı ve hissedildiği topraklar. Ekonomik krizin sonucu olarak her geçen gün artan işsizlik, geleceksizlik, yoksulluk toplumun her katmanını derin bir yaşama kaygısı içerisine sürüklüyor. Psikolojik sorunlar, intiharlar, bireysel eylemler, suç oranlarının, yozlaşmanın artışı; yaşama kaygısı içerisinde olan toplumun çaresizliğinin veya bir çare arayışının sonuçları olarak ortaya çıkıyor. Bütün bu sosyo-ekonomik sorunlara karşı bir çare, bir çözüm yolu arayan toplum diğer yanda egemenlerin siyasi krizi ile karşılaşıyor. Özellikle günümüzde ekonomik krizin ileri boyutlara varması ile birlikte tekelci sermayenin siyasal alandaki temsilcilerinin her hareketi, her eğilimi var olan siyasal krizi derinleştiriyor.
Türkiye ve Kürdistan'da 18 yıldır dinci-faşist bir iktidar bulunuyor. Özellikle Gezi Ayaklanması’nda burjuvazinin ve temsilcilerinin koltuklarının sallanması artık hiçbir biçimde yönetemeyen dinci faşist iktidara, devlet aygıtını daha da merkezileştirmeye itti. Yükselen devrim, sermaye sınıfına ve dinci-faşizme toplumun tüm kesimlerine yönelik korkutma, baskı ve saldırı politikalarını arttırmaktan başka yol bırakmadı. Gelin görün ki dinci faşist iktidarın bugüne kadar attığı her adım, söylediği her söz ezilen halklarda, emekçilerde, gençlikte, kadınlarda hoşnutsuzluktan, öfkeden ve güvensizlikten başka bir şey yaratmadı. Dinci faşist iktidarın ve diğer düzen partilerinin söylemleri, tiyatroya dönmüş parlamento, “trajikomik hikayelerin adresi”ne dönüştü. Neler görmedik ki…
17-25 Aralık'ta yolsuzluklar sonucu para çalan ve bu paraları ayakkabı kutularına saklayan dinci faşist yöneticiler…
Ensar Vakfı'nda 45 çocuğun tecavüze uğramasına yönelik "Bir kereden bir şey olmaz" diyen bakanlar…
Türkiye' nin en devrimci ülke olduğunu adaletsiz, haksız sisteme başkaldırdığını söyleyen, enflasyonun, dolar kurunun en yüksek seviyeye ulaştığı dönemde “Ekonomimiz büyüyor” diyen ve sessiz sedasız istifa eden Beratlar…
“Bu lezbiyenlerin, mezbiyenlerin sözlerine takılmayalım, evin direği annedir anne” diyerek LGBTİ+ bireylere yönelik homofobik ve cinsiyetçi söylemler kullanan RTE'ler…
Dinci faşistlerin astronomiye, matematiğe, bilime verdiği önemi anlatarak “2023'te Aya gideceğiz”, “Hatta ve hatta bayanlardan bile gitmek isteyenler olacaktır” diyen, bizimle eğlenen “Ağalar”...
Ardı ardına kurulan faşist partiler, dinci-faşizmin elindeki tüm araçlarla saldırmasına rağmen toplumsal mücadelenin yükselişine engel olamayışı… Dış politikada stratejik derinlik diye çıkılan yolda, Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de yaşanan yenilgiler… İşçi grevleri, emekçi halklarda biriken öfke, gençliğin aylardır kayyum rektör ve faşist uygulamalara karşı devam eden eylemsellikleri …
Bu liste uzar gider, ancak yalnızca bunlar bile Türkiye ve Kürdistan’da tekelci sermaye sınıfının, dinci faşist iktidarın nasıl bir siyasi kriz ve çaresizlik içerisinde olduğunu anlamak için oldukça yeterli. Kapitalizmin yıkılmaya mahkum olduğu bugün, dinci faşist iktidarın gençliğe, emekçilere, kadınlara, LGBTİ+’lara ne yalan dolanları, ne küçük oyunları, ne uzaya çıkma muhabbetleri, ne de faşist baskıları kar ediyor. Öfke gün geçtikçe büyüyor. Kapitalizmin karşısında açlıkla, sefaletle boğuşan, ötekileştirilen, yok sayılan terörist ilan edilen öfkeli milyonlara her gün yenileri katılıyor. Öfke, her seferinde korkudan üstün geliyor.
Kapitalizmin siyasal temsilcileri ise her yolu deniyorlar, denemeye devam edecekler. Ama “DURDURAMAYACAKLAR HALKIN COŞKUN AKAN SELİNİ…”
Nazlı CAN
Comments