top of page

Depremden Ders Al(ma)mak

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 7 Ara 2023
  • 3 dakikada okunur

ree






Depremden ders al(ma)mak

Yıl 1999; Marmara Bölgesi son yüzyılın en büyük depremlerinden biriyle karşı karşıya. Yıkılan on binlerce evin altında on binlerce ölü.

Yıl 2023; 11 il Türkiye tarihinin en büyük depremiyle karşı karşıya. Bu kez aradan geçen 24 yıla rağmen daha da fazla, yüz binlerce ölü.

6 Şubat depreminden bu yana yaşadıklarımızdan ders alınıp alınmadığı konuşuluyor. Olası bir depremde tekrar aynı acılar yaşanır mı, on binlerce insanın ölümüne sebep olunur mu? Bunun cevabını bulmak için önce tarihimize dönelim. 1999 Gölcük depremindeki büyük yıkımdan sonra malzemeden çalan müteahhitler, kaçak yapılardan sorumlular, standartlara uymayan bina yapanlar yargılanmadı. Açılan davaların çoğu zaman aşımına uğradı, cezalar ertelendi, tutuklananlara af çıktı. Yaşananların sorumlularının bulunmadığı gibi sonrasında yaşanabileceklerin de önüne geçilmedi. Yeni bina standartlarıyla, deprem sigortalarıyla afetten ders alıp önlem getirdiklerini söylediler. Oysa devletin tek yaptığı faturayı yine halka keserek deprem vergisi toplamak, bu paraları da kentsel dönüşüm adı altında inşaat tekellerine aktarmaktı. Aynı refleksi bundan 24 sene sonra, dünya çapındaki en ölümcül depremde de yaptı. 1999’dan beri deprem vergisi almalarına rağmen afetten sonra yaptıkları ilk şey yine bağış toplamak, yardım için gelen tırlara el koymak, deprem bölgelerine geçmesini engellemek oldu. Resmen gösteri yaparak topladıkları milyonlarca lira depremzedelerin yararı için bile kullanılmadı. Bu iki olayda gördüğümüz gibi faşist devletin böyle büyük afetlerden sonra yaptığı hep aynı oluyor: İnsani hiçbir değeri umursamadan olayı kendi lehine çevirmek, yıkılan şehirleri en çok kâr elde edilebilecek şekilde depreme dayanıklılığı düşünülmeden yeniden kurmak.

‘En ölümcül deprem’ diyoruz, peki bu sadece depremin büyüklüğünden mi kaynaklı? Yaşadıklarımız kader miydi? Engellenemez miydi? Bunun içinse dünya geneline bakmak gerek. Maraş depremiyle aynı, hatta daha büyük depremler Japonya’da, Rusya’da, Endonezya’da, fay hattında olan daha birçok ülkede yaşandı. Son 20 yılda Japonya’da 6 ve üzeri şiddette onlarca deprem oldu. Bu depremleri büyüklüklerine rağmen ölüm ve yıkım sayılarıyla bizimkiyle kıyaslamak bir kenara haberini duymadık bile. Deprem ülkesi olduğumuzun bilincinde olup, şehir planını ve bina standartlarını bu gerçeğe göre yapsak bizim de yaşayacağımız onlarınkinden farklı olmazdı. Görüyoruz ki depremler doğası gereği büyük yok oluşlara sebep değil, ‘asrın felaketi’ doğasal bir felaketten ibaret değil. Eğer beklenildiği gibi İstanbul ya da diğer şehirlerde böyle bir deprem yaşanırsa, aynı şeyleri yaşamak zorunda değiliz. Yaşarsak bu devletin ders almamasından kaynaklanır, depremin büyüklüğünden değil. Faşist devlet ‘kader’ deyip sıyrılamaz bu işin içinden, çünkü kaybettiğimiz her bir canın nedeni kendisidir; yapılan binaları denetlememesi, imar affıyla yüz binlerce kaçak yapıyı kayıt altına almasıdır.

Bir örnekle devam edelim: Hatay’da Amik gölü kurutulup üzerine inşa edilen havaalanı, tamamen öngörülebilir bir şekilde, depremin ilk anında çökmüştü. Terminal binasının yanlış yerde olduğu, depremden önce de ortadaydı. Şimdi depremden sadece birkaç ay sonra, Hatay’daki havaalanının tekrar aynı yerde yapılacağı söyleniyor. Sağlam tek çatısı kalmamış olan Hatay’ın inşasında bile önlem almayıp aynı hataları tekrar yapan faşist devlet beklenilen depremler ile ilgili de bir önlem almıyor, almayacak. Evlerin sağlam zemin üzerinde olmamasını umursamayacak, inşaatlarda deniz kumu kullanılmasına göz yumacak, çimento miktarının azaltılmasını hatta kolonların kesilmesini kulak arkası edecek. Bunlara daha önce izin verdi, yine verecek. Daha önce yaptığı gibi, bilim ışığında hazırlanmış projeleri reddedecek. Burjuvazi bilimi de o kanlı eline almıştır çünkü, önünü kesmek için her şeyi yapacak. Onların alacakları ders ancak karlarına daha çok kâr katmaktır. İstanbul depremine hazırlıkları ancak emekçileri mağdur eden “kentsel dönüşüm”lerden rant elde etmektir. Deprem alanında toplanılabilecek alanları sitelere, parkları alışveriş merkezlerine çevirmektir.

Devlet çıkarlarına ters düştüğü için yaşadıklarımızdan hiçbir ders çıkarmadı, beklenen depremlerin hiçbiri için ciddi önlemler getirmedi. Bu yüzdendir ki; en büyük depremden daha yıkıcı, en büyük kasırgadan daha sarsıcı, en büyük felaketten daha ölümcül olan burjuvazinin kendisidir. Onun kar hırsı, rantçı düzenidir. Evimizi şimdi de, bundan 24 sene önce de bize mezar yapan burjuvazi bundan sonra yaşayalım diye uğraşmayacak. Bu nedenle görevimiz; bir sonraki için ipleri elimize almak, onlar ölümümüze sebep olmadan onları tarihin tozlu sayfalarına atmaktır.

İstanbul'dan bir DÖB'lü


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page