top of page

DENİZLERDEN BUGÜNE KAVGA SÜRÜYOR!

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 20 May 2020
  • 4 dakikada okunur

Denizlerin idam edilişinin 48. yıl dönümündeyiz. 68 devrimci gençlik hareketininve 71 silahlı çıkışının önderleri Denizlere dair her cenah kendi durduğu siyasal düzlem üzerinden yorumlarda bulunuyor, Denizlerin devrimci davasını kendi sınıf bakış açısıyla yorumluyor. Çoğu bakış açısı sığ ve yüzeysel olmakla birlikte Denizleri sadece birer kahraman veya mecaracı, serüvenci gençler gibi göstermekten, onların devrimci pratğinin gerçek özünü kavramaktan uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte karşı-devrimin safında bulunan faşist partilerin bir kısmı bile Denizlerin Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarında milyonlarca işçinin, gencin yüreğinde ve bilincinde nasıl bir yer tuttuğunu bildiklerinden, Denizlerin mücadelesini savunur gibi görünüp onların mücadelesinin içini boşaltmaya çalışmaktadırlar. Ama bizler Denizlerin gerçek yoldaşları, onların ardılları, onların devrim ideallerini bugün gerçeğe dönüştürmek için savaşanlar gerçeği ters yüz etmeye çalışanlara inat Denizleri her anlamda savunacağız, onları anlamanın ve kavramanın onlar gibi savaşmak gibi olduğunu her yerde ifade edeceğiz. Bunu yapmak sadece tarihsel olayları irdeleyerek değil, o süreci kendi somutluğu içinde değerlendirerek, Denizlerin mücadelesini çarpıtmak isteyenlere karşı amansız bir ideolojik ve siyasal mücadele yürüterek mümkündür. Bunu yapabilmek için Denizlerin mücadele giriştiği dönemin koşullarını kendi somutluğu içinde, dönemin nesnel ve öznel koşullarını kendi gerçekliği içinde ele alıp değerlendirmek ve öyle sonuçlar çıkarmak doğru olacaktır.


68 hareketini dünyada ortaya çıkaran süreç 60’lı yıllardan itibaren kapitalizmin içine girmiş olduğu derin ekonomik ve politik krizlerdir. Küba Devrimi’nin, Vietnam Halk Savaş’nın dünyada yarattığı büyük etki, kapitalist halkada açılan gediği giderek büyüten önemli olaylar olmuştur. Sermaye egemenliğinin dünya genelinde inisiyatifi elinden kaçırdığı, belirleyici güç olarak sosyalist dünyanın ve ayaklanmacı halkların onun yerine geçtiği süreçlerde yaşadığımız topraklarda giderek büyüyen bir işçi hareketi, öğrenci eylemleri, köylülerin toprak işgalleri söz konusuydu. İşte bu küresel çapta gelişip yansımasını burada da gösteren 68 hareketi yeni bir devrimci gençlik hareketinin öne çıkmasına ön ayak olmuştur. Köhnemiş parlamenterist bakış açısından paçalarını kurtaramayan TİP bu süreçte mecliste bir dizi sandalye kazanırken, Küba Devrimi’nden, Vietnam Halk Savaşı’ndan etkilenen devrimci gençlik TİP’in reformist olmasından ötürü ondan ideolojik ve politik olarak uzaklaşmaya başlamıştır. Deniz yoldaş bu ideolojik tartışmaların içinde yer alırken, bir taraftan da öğrenci eylemlerinin içinde, polisle ve sivil-faşistlerle karşı yürütülen amansız çatışmalarda, rektörlük işgallerinde yer almıştır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi çatısında faşistleri taşladığı, oradan Beyazıt Meydanı’na yapılan yürüyüşlerde öncülüğü Deniz’in yaptığını hatırlatmakta yarar var. Hatta Deniz yoldaş Hukuk Fakültesi’nde okurken birlikte hareket ettiği arkadaşlarıyla gerilla mücadelesi üzerine tartışır, Deniz yoldaşın devrimci mücadeleyi her yere yaymak amacıyla “Hakkari’den dağa çıkmalıyız” dediği de bugünlere kadar bilinen bir ifadedir. Denizleri kabına sığmayan, öncü karakterli yapan işte onların eylemci yanlarıdır. Deniz yoldaş tıpkı yoldaşları gibi okuldan atılmasına, defalarca gözaltına alınmasına, işkence görmesine, birçok defa cezaevine girmesine rağmen mücadeleden vazgeçmeyi asla düşünmemiştir. Deniz’i tıpkı THKO’lu yoldaşları gibi gerçek bir komünist yapan onların devrimci iradeleri, kararlılıkları, cüretli oluşlarıdır. Deniz yoldaş bir defasında tutuklanıp Sultanahmet cezaevine konmasının ardından, salıverildikten hemen sonra yine kavga alanlarına koşmuş, okulda, sokakta, işçilerin yanında mücadeleyi sürdürmeye devam etmiştir.


İşte Deniz İstanbul’da Cihan Alptekin ile birlikte çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan da Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Alpaslan Özdoğan ODTÜ’de öğrenci hareketinin içinde yer alırlar, Vietnam kasabı olarak bilinen CIA ajanı Comer’in arabasını yakarlar, devrimci gençlik hareketinde öne çıkarlar. Onlar da Deniz gibi, Cihan gibi devrimci bir örgütün zora dayalı mücadele ile yolu açacağına inanıyorlardı ve bunun için çalışmalara giriştiler. Bir tarafta proletarya enternasyonalizmi ruhuyla katledilen, ezilen Filistin halkının acılarına ortak olmak için Filistin’de gerilla eğitimine giderler, bir taraftan da Türkiye ve Kürdistan’da gerilla mücadelesine girişmek için hazırlıklara başlarlar. Bu süre zarfında kafalarında bir örgüt planı kurarlar, nereden silah bulacaklarını düşürüler aynı zamanda Filistin’e geçerek orada gerilla eğitiminden geçerler, cepheye giderler, bir dizi görevde yer alırlar. Denizleri sadece öğrenci hareketinin içinde bulunan gençlik önderleri olarak gören reformizme inat Denizlerin o genç yaşlarına rağmen, Türkiye ve Kürdistan’da görüşlerinden öğrenebilecekleri, deneyimleri üzerinde yürüyebilecekleri bir komünist öncünün yokluğuna rağmen kendi yollarını açmayı başarmış olmaları onların devrimin yolunun nasıl açılacağını ortaya koymayı başarmışlardır. Denizleri anlamanın yolunun o dönemin koşullarını kendi somutlukları içinde değerlendirmekle olacağını belirtmiştik. İşte 71 silahlı çıkışı, hareket halindeki işçi ve emekçilere önderlik edecek devrimci bir komünist partinin bulunmayışından ötürü genç devrimcilerin kendi pratikleriyle, kendi okuduklarıyla bir mücadele hattı açmalarının büyük bir timsalidir.


Filistin halkıyla, devrimcileriyle proletarya enternasyonalizmi bilinciyle birlikte mücadele ettikten sonra artık geri dönüp burada mücadeleyi örgütleme zamanıdır. Ancak Filistin’den döndükten sonra tutuklanan ve ardından serbest kalan Deniz ve yoldaşları tüm bu zorluklara rağmen THKO’nun kuruluşu için çalşmalara hız verirler ve eyleme girişirler. Faşist darbenin yükselen devrime karşı gerçekleştirildiği 71’de Denizler ve Sinanlar belli bir güç ile Nurhaklar’da savaşmaya hazırlanırlar. Bu devrimci gençlik önderlerini ve bu yönelimi kendilerine büyük bir tehdit olarak gören cuntacılar Denizleri ve yoldaşlarını yakalamak için tüm gücünü kullanır ve Denizlerin yakalanmasının ardından önce Sinanlar Nurhaklar’da katledilir, ardından yoldaşlarımız 6 Mayıs 1972 sabahı idam edilirler.

6 Mayıs birçok kesim tarafından bir yenilgi olarak kabul edilebilir, bunu yenilgi olarak ifade edenler devrimin büyük bedellerle ve fedakarlıklarla gerçekleştirleceğini bildiğinden bir daha o mücadelenin yanından dahi geçmeye cüret edemediklerindendir. Ancak Denizlerin gerçek yoldaşları kesintisiz bir şekilde THKO’dan bugüne işçi sınıfının, emekçilerin arasında onların ideali olan devrimi zafere ulaştırmak için çalışıyor.

İşte bizler 6 Mayıs’ın bir savaş çağrısı olduğunu ifade eden Leninist gençlik, Denizleri Denizler yapan şeyin hem akademizmin sınırlarını ve üniversitenin duvarlarını parçalayarak işçi, emekçilerle buluşmaları olduğunu hem de devrimin yolunu açmak için genç yaşlarına rağmen büyük bir cesaret ve cüretle harekete geçmeleri olduğunu ifade ediyoruz. Ama aynı zamanda reformizle kesin bir şekilde hesaplaşıp kendi yollarını çizmeleri ve tüm zorluklara rağmen, büyük fedakarlıklar ile devrimin yolunu açmaları onları ölümsüz kılmaktadır. İşte Denizleri Denizler yapan hem akademizmin sınırlarını ve üniversitenin duvarlarını parçalayarak işçi, emekçilerle buluşmaları, devrimin yolunu açmak için genç yaşlarına rağmen büyük bir cesaret ve cüretle harekete geçmeleri bizler için bir savaş çağrısıdır.Devrimin bu kadar güncel, sosyalizmin bu kadar güçlü olduğu böylesi bir süreçte Denizlerin bıraktığı yerden devrimi zafere ulaştırma zamanı!


K.Taylan Kızıldağ




Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page