BEYKOZ ORMANLARI BİZİMDİR!
- Sabırsızlık Zamanı
- 27 Şub 2021
- 2 dakikada okunur
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2018 yılının Temmuz ayında Beykoz'da Kuzey Kirazlı ve Güney Kirazlı özel orman alanına 553 adet villa projesi için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) başlatmış ve projenin dört farklı parsel üzerinde devam etmesini planlamıştı. 267 numaralı 111.000 metrekarelik tarla niteliğindeki parsele 20 adet otel ve 13 adet spor tesisi yapılacaktı, ancak Kasım 2018'de bu proje için alınan “ÇED gerekli değildir” kararında 267 numaralı parsel proje dışına çıkartılarak spor tesisi ve otellerden vazgeçilmişti. Daha sonra bakanlık, proje dışına çıkarılan 111.000 metrekarelik tarım arazisi için yeni bir imar planı hazırladı.
“Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” statüsü taşıyan ve tam 1143 ağacın bulunduğu bu alan için hazırlanan imar planlarında, alanın yüzde 55'i ticaret alanı, geri kalan yüzde 45'i ise eğitim, ibadet, park ve yol olarak planlandı. Ticaret alanına en çok iki katlı, iş merkezleri, bankalar ve finans kurumları, otoparklar, alışveriş merkezleri, konaklama yerleri, eğlenceye yönelik birimler inşa edilecek. Yani buradan da anlaşılıyor ki Beykoz Ormanları hiçbir kamu yararı gözetilmeksizin keyfi bir şekilde ticarete kurban gidecek! Beykoz'un konumu nedeniyle imara açıldığından kuşku yok. Çünkü Beykoz konumu itibariyle ikinci ve üçüncü köprü arasında kalıyor. Bu nedenle '”büyük”, “yapıcı” projelerin odak noktası olarak seçiliyor. Ortada bir yapıcılık yok, yıkıcılık var! Ayrıca şunu da eklemezsek eksik bırakmış oluruz: İmara açılan 267 numaralı parsel önceki dönem CHP’li İBB Meclis üyeleri Nesip Mustafa Merter ve Mehmet Berke Merter’e ait. Yani doğa talanında bir işbirliği var! Burada elbette siyaset üstü bir olay yok ya da buradan “Siyasetçilerin hepsi aynı” sonucu çıkarılamaz. Burada sadece burjuva siyasetinin özünde olan bir şey var: Söz konusu sermayenin büyümesiyse burjuva kardeşler el ele!
Türkiye'de de dünyada da yabancı kalmadığımız bir durum. Doğa katliamları hiç eksik olmuyor ama yaşamamız için gereken her şey teker teker eksik oluyor! Kuraklık tehlikesinin varlığını hissettiği bir zamanda böyle bir orman yağması durum hakkında bizi şu sonuca götürür: Bıçak kemiğe dayandı! Hakikaten de bıçak kemiğe dayandı. Biz yaşamak istiyoruz. Ayrıca ormanların yok edilmesi demek, orada yaşayan hayvanların da yaşam alanlarının daralması demek. Sadece insanlığa yönelik bir tehlike değildir bu. Tüm canlılar için bir tehlike. Zaten bütün canlılar ekolojik döngünün bir parçasıdır. Birisini koparırsanız (mesela ağaçları!) tüm döngü altüst olur. Bizim ölü beton yığınlarına ihtiyacımız yok! Yaşamı var edenlere ihtiyacımız var. Yok edenlere değil!
Türk Alman Üniversitesi öğrencileri ve bölge halkı, orman talanına karşı mücadeleye etmeye başladı. Öğrenciler kendi aralarında TAÜ Dayanışmasını kurdu. TAÜ Dayanışması’ndan öğrenciler, Beykoz Kent Dayanışması’ndan, Beykoz Çevre Platformu’ndan ve Kuzey Ormanları Savunması’ndan yerli halkla bir araya gelerek mücadeleyi sonuna kadar sürdürecekleri konusunda kararlı olduklarını kamuoyuyla paylaştılar.
Türk-Alman Üniversitesi öğrencileri ve Beykoz halkı, doğa talanına karşı, yaşamı savunan herkesi, dayanışmaya ve seslerine ses olmaya çağırıyor. Beykoz Ormanları bizimdir, hepimizindir!
TAÜ Dayanışması’ndan Bir Fanzin Okuru
Comments