top of page

25 Kasım: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 24 Kas 2022
  • 3 dakikada okunur
ree

Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olarak kabul edilen 25 Kasım’ın kanlı bir tarihi vardır. Şimdi sizlere kısaca bundan bahsetmek istiyorum.

25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde, Trujillo diktatörlüğene karşı mücadele eden Patria, Minerva, Maria Mirabel kardeşlerin cesetleri bir uçurumun dibinde bulundu. Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldu. Bütün dünyada yankı bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler tarafından 17 Aralık 1999'da, 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verildi.

Bütün kadınlar daha güvenli bir dünyada, insan onuruna yakışır, şiddetten uzak ve eşit bir hayat yaşamayı düşlediğini belirtir. Fakat, kendi gerçekliğimize bakacak olursak kadına yönelik cinsel, fiziksel, psikolojik şiddet artmaya devam ediyor. Avrupa ve OECD ülkeleri arasında kadına yönelik şiddet oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye olduğu görülmüştür. Aynı zamanda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı verilere göre Ağustos ayında 58 kadının katledildiğini okuyoruz. Kadınlara yönelik şiddet konusunda da kadın hareketinin eylemlerinin ne denli yoğun olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Kadına yönelik saldırıların karşısında kadın eylemlerinin her geçen gün daha da yoğunlaştığı günleri yaşıyoruz. Kadın mücadelesinin yükselişe geçmesiyle kadınlar sokakları zapt edecek eylemleri gerçekleştiriyor. Özellikle bu eylemlerde ön plana çıkanlar ise genç kadınlardır. Genç kadınlar devletin önümüze koyduğu barikatları hangi yol yöntemle yıkacağını çok iyi biliyor. Devletin şiddetine karşı barikatları, önümüze çıkan tüm engellemeleri korkusuzca, cesurca yıktığı eylemlerin görüntüleri hafızamızda taze ve bu görüntüler biz genç kadınlara yol göstermeye devam ediyor. Esas olarak tartışmak istediğimiz şey burada özelde genç kadınların şiddet biçimlerine, sömürüye, aile, devlet ve erkek baskısına karşı neden örgütlü mücadele içinde yer alması gerektiği olacaktır. Genç kadınlar hayatın her alanında türlü şiddetle, baskıyla karşı karşıya kalan toplumsal bir kesimdir. En yoğun hissettiğimiz mesele ise burada aile ve devletin dinci-gerici ideolojisidir. Çünkü, genç kadınlar ailelerce ve devletin kendisince “makbul kadınlar” olarak şekillendirilmek isteniyor. Evde oturan, annesine yardım eden, evde temizlik yapan, bulaşık yıkayan, yaşı geçmeden evlenen, kocasına “saygılı” davranan bir kadın kimliğine büründürmeye çalışıyorlar. Çoğu genç kadın arkadaş şu sözleri annesinden duymuştur: “Bu genç kızlar nereye gidiyor, ahlak, saygı denilen hiçbir şey kalmamış. Bizim dönemimizde böyle miydi? Söz geçiremiyoruz” Bunu eminiz ki toplumda geri bilince sahip olan herkesten duyarsınız. Onların ahlak normlarının dışına çıktığınız da “yollu” da olursunuz, terbiyesiz de olursunuz, ahlaksız da. Ve dinci-gerici ideolojinin faşist ideolojisinin ahlak normlarının, kurallarının dışında herhangi bir şey yaptığınız da ise şiddetin türlü biçimleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunu hepimiz yaşıyoruz. Onların geleneksel kurallarını yaşamak istemeyen, özgürce, kendi aldığımız kararlar ile yaşamak istememiz onlara göre büyük suç! Bu suçun bedeli olarak fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet beraberinde gelmiş oluyor. Ama tüm bu şiddet biçimlerine karşı genç kadınlar mücadelenin en ön safında yer almaktan vazgeçmiyor! Her geçen gün bu anlamda bilinçlenen, mücadeleye katılan genç kadın arkadaşlarımızın sayısı artıyor. Gücümüzü ise birlikte mücadele etmekten, örgütlü yaşamaktan alıyoruz.

Yani geleceği şekillendiren, yaşamın da kavganın da yarısında olan kadınlar daha güvenli, huzurlu, bedenen ve zihnen özgürleşmiş bir şekilde yaşam sürmek için mücadelede yer alıyor. Bugün açısından genç kadınların kendi kurtuluşunu mümkün kılacak alanlarda, saflarda mücadele etmesi en acil ihtiyaçtır. Bunu bizler yapacağız genç kadınlar! Her genç kadın arkadaşımızda bilinç, farkındalık oluşturmak bizim vazifemiz. Her şeyin evlilikten, temizlikten, kocaya hizmetten, çocuk yapmaktan vb. şeylerden ibaret olmadığını ve erk zihniyetten korkulmaması gerektiğini anlatacağız. Buna mecburuz. Kadına yönelik her türlü şiddetin karşısında, mücadelenin en ön safında yer almak hepimize düşün bir sorumluluktur.

Kadın sorununun tarihsel bir sorun olduğu gerçeğini göz önüne alarak, bu sorunun çözümü için tüm kadınların eşit bir şekilde yaşayabilmesi için şiddetin kaynağı kapitalizmi ortadan kaldırmak zorundayız. İşte ancak o zaman kadınlar özgürleşmiş bir yaşam sürdürecektir.

Belki de bu yazıyı ilk defa okuyacak genç kadın arkadaşlarımız için 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü bu gidişe dur demenin ilk adımıdır. ‘Bir kişi daha eksilmemek’ adına...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde kocaman bir “Biz” olalım.

ADANA'DAN BİR DÖB'LÜ


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page