top of page

ÖRGÜTLENME ÜZERİNE

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 13 Nis 2020
  • 2 dakikada okunur

Gençliği, gençliğin hayallerini ve yapabileceklerini anlamak için çok da uzağa bakmaya gerek yok. Aynı sırada, aynı sınıfta bulunduğumuz, hayatlarını devam ettirebilmek için okulda olması gerektiği yerde çalışmak zorunda kalan bir sürü genç arkadaşımız var ve bu genç arkadaşlarımızın hepsi de bir şeylerden şikayetçi…

Dayatılan eğitim sistemi, bizi gerçekten eğitiyor mu, yoksa sadece sistemin kölesi olabilmemiz için bize ezberlememiz gereken kitaplar verip, kafamızı kaldırmadan ders çalışmak zorunda mı bırakıyor? Cevabı çok belli, her gün 8 saat okuldan sonra ileride bir yerlere gelebilmek için dershaneye gitmek, sıra arkadaşlarımızı birer rakip gibi görmek, hayatımızın en güzel zamanlarında eve, kütüphaneye kapanıp ders çalışmak zorunda kaldığımız bir sistem bizi eğitmek değil köleleştirmek istiyordur. Peki ya sonrası? Eğer sizi torpille ileri atacak tanıdıklarınız yoksa, onca emekten sonra istediğiniz mesleği elinize almak biraz uç bir noktada görünüyor. Staj ücretlerinin az olması, zorunlu din dersleri, içleri boşaltılmış ders kitapları, kaynak kitapların ve okuma kitaplarının bu kadar pahalı olması, devletin okullara polis diye gönderdikleri müdürler, müdür yardımcıları…

Peki bunları niye yapıyorlar? Çünkü gençliğin günümüzdeki en dinamik, en ileri kesim olduğunu biliyorlar ve aslında kendilerince önlemler alıyorlar, her okulun önünde polisler devriye geziyor fakat bunların gençleri susturabilmek için yetersiz olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar gençliğin bu olaylara sessiz kalmayacağını bilmiyorlar. Gençler ufak bir rüzgar esince fırtına koparacak, şu an ise sessiz bir şekilde güç topluyor.

Ama elbette yolu bilmeden yola çıkarsak ya kayboluruz ya yolda başımıza bir şeyler gelir bu yüzden gençliği temsil eden, yolu bilen devrimciler olarak yolu iyi öğrenmeli ve ulaşabildiğimiz her gence göstermeliyiz.

Öncelikle sıra arkadaşlarımızın bizim rakibimiz değil, sistemin birer kurbanı olduğunu bilmeli ve onlara anlayışla yaklaşmalıyız. Herkeste bir gelecek kaygısı var fakat bu geleceksizliğin sistemden kaynaklandığını, sadece çok çalışarak bir yerlere gelemeyeceğimizi bilmeliyiz. Her insana ilgi duyduğu şeylerle yaklaşmalı, örgütlemeye çalıştığımız insanların yaşamını bilmeli, zor zamanlarında onların yanında olabilmeyi ve onlara güvenebilmeyi öğrenmeliyiz.

İş bununla bitmiyor tabii, okullarda bize öğretilen şeylerin gerçek yaşamla pek bir ilgisi yok, bu yüzden kendi kendimizi eğitmeyi ilke kabul etmeliyiz. Bol bol devrimci yayın ve kitap okumalı ve insanlara yaklaşabilmek için güncele hakim olmalıyız. Çevremizde insanların toparlanmaya başladığını anladıktan sonra küçük adımlarla başlamalı ve gördüğümüz haksızlıklar, yaşadığımız sorunlar karşısında sessiz kalmak yerine birlikte hareket edebilmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için birbirimizle yeterince vakit geçirmeli, birbirimizi tanımalı ve ona göre görev paylaşımı yapmalıyız.

Her ay çıkardığımız fanzini okumalı, okutmalı ve toplumsal olaylarda gerek bildirilerle, afişlerle tepkimizi gösterebilmeliyiz, düşüncelerimizi anlatabilmeliyiz.

Marx’ın şu sözünü hiçbir sıra arkadaşımız unutmamalı diye düşünüyoruz; “Bir insanı değiştirmek istiyorsanız, yaşamını değiştirin." Sorunumuz sistemleyse, çözümümüz sistemi değiştirmek olmalı. Bunun için kolektif yaşamı iyi öğrenmeli ve elimizin uzandığı her yere kolektifi sokmayı denemeliyiz.

Bizler anti-faşist, anti-kapitalist ve anti-şoven gençler olarak sorunlarımızın çözümü olan sosyalizmin ancak gençlerin isyanı ve başkaldırısıyla kurulacağının ve bunun için gençliğin bilinçlenmesi, harekete geçmesi gerektiğinin farkında olmalı ve bu yolda ulaşabildiğimiz her gence bunu anlatabilmeliyiz diye belirtmek istiyoruz.



ree

Antakya’dan Liseli DÖB’lüler


Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page