top of page

Umut Gezide

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 11 Tem 2021
  • 3 dakikada okunur


SARYA


İnsanlığın bütün sorunlarının son bulacağı sınıfsız, sömürüsüz, eşit bir dünyayı yaratmak için büyük bir adım olan; taksim komünü, halk meclislerini ve forumları yaratan, gelecek savaşımlarda kendini gösteren, ezilen ve sömürülenlerin, kadınların, işçilerin, öğrenci ve işçi gençliğin sloganlarının sokakları doldurduğu gezi ayaklanmasının 8. Yılındayız.

2013 yılının en önemli olaylarından biri olan Gezi Halk Ayaklanması 31 Mayıs’ta başlayıp 17 Haziran’a kadar devam etmiştir, ancak etkisi bugüne kadar devam eden sürece kadar hala sürdürmektedir. Gezi ayaklanması birkaç ağacın kesilmesiyle ortaya çıkmış bir mesele değil, toplumsal bir ayaklanmadır, Gezi parkının yıkılması ancak bir genel bahanedir diyebiliriz. İnsanların kapitalist sistemden ve onun yarattığı geleceksizlik, işsizlik, yoksulluktan kurtulmak istemeleridir. Bugün gezinin bir ağaç meselesi olmadığını ve etkisinin hala devam ettiğini Boğaziçi eylemlerinden görebiliyoruz. Boğaziçi üniversitesine kayyum Rektör Melih Bulu’nun atanmasıyla birlikte Boğaziçi’nde ve pek çok üniversitede eylemler yapıldı. Devletin polisinin azgınca saldırısından ve RTE’nin “İkinci bir Gezi İstemiyoruz.” açıklamalarından halk ayaklanması olan Geziden ne kadar korkulduğunu ve etkisinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz.

Gezi ayaklanması sınıf karşıtlıklarının son derece keskin olduğu, burjuvazi ile proletarya arasındaki çatışmaların arttığı, nesnel şartların olgunlaşmasıyla zorunlu olarak patlak veren bir ayaklanmadır. Yaşadığımız topraklarda sınıf savaşımı yıllardır iç savaşa yakın bir çizgide gelişiyor ve Gezi ayaklanması iç savaşı daha da ileriye götürmüştür. Gezi, kapitalizme karşı bir başkaldırıdır ve toplumun bütün kesimleri için büyük bir umut kaynağı olmuştur. İşçiler, emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, öğrenci ve işçi gençlik, ezilen halklar, kapitalist sistemin yarattığı gericilik ve çürümeden kurtulmak isteyen herkes Gezi’de sokaklardaydı.

Gezi de birçok politik anlayıştan ve farklı toplumsal sınıfları temsil eden politik güçler bulunuyordu. Bir halk ayaklanması olan Gezi’de küçük burjuvazinin de geniş bir şekilde katıldığı ve onların dünya görüşünü yansıtan sosyal reformistler, burjuva libareller, hareketin başlangıcında kısa bir süre Gezinin içinde bulunan ulusalcı faşistler, Leninistler, örgütsüz insanlar vardı. Devrimci halk ayaklanması sosyal reformistler reformistler tarafından yumuşatılmaya ve direniş çizgisinde gösterilmeye çalışılıyorken Leninistler “Hükümet istifa iktidar halka” sloganını atıyor, bu ayaklanmayı en ileri taşımaya çalışıyorlardı. Geziyi direniş çizgisinde göstermeye çalışsalar da ayaklanan halkın devrimci ve kararlı olduğunu daha ileri gitmek istediklerini gördük. Dünyanın her yerinde gençlik, ayaklanmaların etkin gücü konumunda. Tunus, Mısır devrimlerinde, Latin Amerika ayaklanmalarında gençliğin enerjisini, kararlılığını ve cesaretini görebiliyoruz. Gezide de öğrenci ve işçi gençlik oldukça militan olmakla birlikte, toplumsal hareketin gelişmesinde etkin ve yürütücü bir rol oynadı. Kadınlar en ön safları bir an olsun bırakmadı. Günlerce süren devlet saldırılarına rağmen ayaklanan kesimler eylemlere devam etti, ayaklananların öfkesi ve kararlılığı eylemleri büyüttü. Bu yüzden gezi bir tepki hareketi değil, işçi sınıfının, gençliğin ve kadınların kurtuluşuydu.

Taksim’de oluşturulan komün ayaklanmanın en güçlü, en yaratıcı yanı oldu ve halk “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek hareket etti. İnsanlarda büyük bir dayanışma oluşturdu. İnsanlar evlerinden getirdiği yemekleri hiç tanımadığı insanlarla paylaştı. Halk biber gazından fenalaşan eylemcilerin yardımına koştu. Polis ayaklanan kitleye saldırırken eyleme katılamayanlar evlerinin balkonlarından faşistlerin üzerine eşyaları fırlattı, tencere tavalarla, balkondan destek olmaya çalıştı. İnsanların yaratılan komünle dayanışmayı artırması, omuz omuza hareket etmesi, yeni ve özgür bir dünyaya olan özlemin ne kadar derin olduğunun göstergesidir.

Gezi ayaklanmasının yarattığı, geliştirdiği alanlar mizah, karikatür, müzik ve sanat oldu. Şiir sokakta Geziyle birlikte ortaya çıktı. Duvara “Defteri kapat, şiir sokakta” dizelerinin yazılmasıyla birlikte politik şiir yaygınlaşmaya; telefon kulübelerinde, banklarda, duvarlarda yerini almaya başladı. Nazım’ın, Turgut Uyar’ın, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi ilerici şairlerin dizeleri insanlarda büyük bir etki uyandırdı. Duvarlar bize “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dedi. “Haziran’da Ölmek Zor”, “Ölülerimiz Toplanacaktır” dedi. Her dilden sloganlar ve duvar yazıları coşkuyu arttırdı. “Biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik” gibi mizahi söylemler sembol haline geldi. Çapulcular yani geziciler gezide oldukça yaratıcıydı ve Geziden asla vazgeçmediler. Gezide pek çok insanımız katledildi, binlerce insan gözaltına alındı, tutuklamalar ve ağır cezalar yağdırıldı. Fakat insanlar geri adım atmamakla birlikte kararlı ve devrimci bir şekilde hareket etmeye devam etti.

Yaşadığımız topraklarda bir halk ayaklanmasının patlak vermesi çok yakındır. İrili ufaklı bütün eylemler, bireysel intiharlar, işçi grevleri, faşizmin saldırıları, pandeminin derinleştirdiği ekonomik kriz ve geleceksizlik, İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesiyle sokağa dökülen kadınlar, 1 Mayıs yasaklarını tanımayan ve barikatı aşan gençler… Bütün bu olaylar toplumda büyük bir sıçramanın yakın olduğunun göstergesidir. Sadece Türkiye ve Kürdistan’da değil diğer ülkelerde de emperyalist-kapitalist sistemleri büyük bir yıkım bekliyor. Siyonist İsrail’in Filistin’e karşı saldırıları, Kolombiya’da ek vergilere karşı yapılan eylemler, Fransa da öğrenci gençliğin eylemleri… Dünyanın her yerinde ve Türkiye’de burjuvazi için ölüm çanları çalıyor. Bu yüzden işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin, kadınların büyük bir ayaklanma için hazırlanması ve gözlerini sokağa çevirmeleri gerekir. Çünkü kurtuluşumuz sokak eylemleriyle, ayaklanmalarla, serhıldanlarla olacak.

Umudumuz Gezide en ön saflarda olan kırmızı elbiseli kadınlarda, gezi için beste yapan, şarkı yazan emekçileri destekleyen müzisyenlerde, en ön saflarda yer alan işçi ve emekçilerde, faşist iktidarın azgınca saldırılarına rağmen Taksimden vazgeçmeyenlerde, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve nicesinde...

Umudumuz “Elbet bir bildiği var bu çocukların, kolay değil öyle genç ölmek” dizelerinde. Umudumuz sokaklarda, barikatlarda, ayaklanmalarda…





Comments


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page