NE İZLEYELİM? “BEN, DANIEL BLAKE”
- Sabırsızlık Zamanı
- 20 May 2020
- 2 dakikada okunur
Ünlü sosyalist yönetmen Ken Loach’ın yönetmenliğini yaptığı, Ekim 2016’da sinemaseverlerin karşısına çıkan “I, Daniel Blake” basit ve yalın anlatımı ama bir o kadar da etkileyici sahneleriyle, izleyenlerin beğenilerini topluyor. Film İngiltere’de kalp krizi geçirmiş ve hala çalışamayacak durumda olan, eşini kaybetmiş 59 yaşında disiplinli, yetenekli bir marangoz olan Daniel Blake’e odaklanır. Daniel Blake, Londra’nın New Castle bölgesinde yaşayan bir marangozdur. Daniel, geçirdiği kalp krizinden kaynaklı uzun bir süredir tedavi görmektedir, ancak kapitalizmin egemen olduğu her ülkede olduğu gibi Daniel çalışamadığı sürelerde devlet yardımından yararlanabilmek için tıpkı biz de olduğu gibi bir sürü form doldurup bir dizi devlet kurumundan onay aldıktan sonra çalışamayacak durumda olduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Ancak doktoru Daniel’e çalışmasının kendi sağlığı açısından ciddi bir sıkıntı oluşturacağını belirtmesinden ötürü iş arar gibi görünüp işsizlik maaşına başvurur ve burada da yine o buz gibi, katı kapitalist devlet bürokrasisi suratına tokadı çarpar. Gittiği her devlet kurumu ona bir taş çıkarır ve onu başka bir yere gönderir. Ve kapitalist sistemin en acımasız gerçeklerinden birisi de filmde çok iyi işlenmiştir. Çalışamadığı için geliri olmayan ve devletten işsizlik maaşı alamayan Daniel’in kirasını, faturalarını ödemek zorunda kalırken o acı çaresizliği hissetmesi... Kapitalizmde insanların kapitalistler için rakamlardan başka bir şey anlamına gelmediği dünyamızda Daniel var olanı kabullenmez, bunu eleştirir, insanlara gerçekleri anlatmaya çalışır. İşte Londra’da yaşayan 59 yaşındaki hasta Daniel Blake’ın yaşadıklarının anlatıldığı filmde yönetmen modern, kapitalist devlet bürokrasisinin girdabında sıkışan insanların hikayeleri üzerinden eleştiri oklarını İngiliz devletine yöneltiyor.
Milyonlarca sınıf kardeşi gibi Daniel’in işsiz kaldığında yaşadıklarını büyük bir yalınlıkla anlatan filmde, tıpkı kendisi gibi kapitalist devlet bürokrasinin içinde iki çocuğuna tek başına bakmak zorunda olan genç bir kadın Katie’nin yaşadıkları gibi. Tıpkı Daniel Blake gibi Katie de hayata çocuklarıyla birlikte tutunmaya çalışırken iş bulmaya çalışmaktadır. İş bulma kurumunda tanışan Daniel ve Katie artık sürekli birbirlerine destek olurken, filmde emekçilerin o güzel dayanışma örneğine tanık oluruz. Film klasik bir dram filminden ziyade hüznü işlerken, aynı zamanda umudu da, dayanışmayı da bütün gerçekliğiyle gözler önüne sunmaktadır. Film boyunca Daniel’in sistemle yaşadığı çelişkiler ve zorluklara karşı mücadelesi filmin sonunda ölümünün ardından geriye bıraktığı metinde dile gelir, ama bu sadece Daniel’in hatırlanmak için yazdığı bir metin değil, kapitalist İngiliz devletine ve sisteme bir eleştiriyi içermektedir. “I, Daniel Blake”filmi Dave Johns, Hayley Squires, Sharon Percy, Dylan McKiernan ve Briana Shann gibi oyuncuların başarılı oyunculukları, kurgusu ve yalın ama etkili anlatımıyla izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.
İstanbul’dan Bir DÖB’lü
Comments