“İŞÇİLERİ ŞİMDİ DAHA İYİ ANLADIM”
- Sabırsızlık Zamanı
- 30 Kas 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Ara 2020
Merhaba ben İstanbul’dan bir lise öğrencisiyim. Pandemi sürecinde birçok kişinin de yaşadığı
gibi ben de maddi zorluklar ile karşılaştım. Ve yaşadığım yerin yakınlarında çalışabilecek bir
iş buldum. İş yerinde gün içerisinde üretilebilecek metanın bir sınırı yoktu ve sermayedarın
işçiden istediği sürekli daha fazla ve daha hızlı çalışmamızdı. Aslında işçi elinden gelenin en
hızlısını, en iyisini yapmasına rağmen bütün gün oturarak işçiyi azarlayan sermayedar, işçinin
temel ihtiyaçları olmasa, işçileri 24 saat boyunca robot gibi çalıştıracak kadar acımasızdı.
Benim çalıştığım yerde özellikle çocuk ve göçmen işçiler çalışıyordu, çünkü emek gücünü en
ucuzdan satın alacağı ve yaşamak için ne iş olursa çalıştıracağı kişiler göçmen ve çocuk
işçilerdir. Orada tanıştığım bir çocuk işçi 2 sene önce oradaki patronun sürekli işini daha hızlı
yapmasını söyleyerek onu azarlaması ile yanlışlıkla parmağını pres makinesine kaptırmış. Bu
işçi arkadaşımıza yaptıkları ise, arabaya kan akmasın diye parmağını poşete sarmışlar ve
kaçak işçi çalıştırdıkları için daha doğrusu sermayedar karından zarar etmesin diye
arkadaşımızı 6 saat boyunca tedavi ettirmemişler. En sonunda bir şekilde 6 saat sonra
arkadaşın parmağını tedavi ettirebilmişler, tabii maaşından keserek ve parmağı yaralı
olmasına rağmen ertesi gün yeniden işe çağırarak. Bir diğer tanıştığım çocuk işçi ise ben
onunla tanışmadan iki hafta önce parmağını ve elini pres makinesi ile yaralamasına rağmen
burjuva özentisi usta başının ona “Devam et bir şey olmaz” demek olmuş. Yevmiyeleri alma
günü geldiğinde ise sanki kendisi gün boyunca 12 saat çalışıyor ve sürekli daha hızlı çalışması
için azar yiyormuş gibi ve işçilere hayrına para dağıtıyormuş gibi değişik hallere bürünen
sermayedara bu maaş çok az diyince “Sizin kiranızı ödüyoruz, daha ne istiyorsunuz” diyor
bay sermayedar. Çalışan mülteci işçiler için iş yerinin bahçesinde iki küçük evin kirasını
ödeyen patronun “Evinizin kirasını ödüyorum” dediği iki evin birinde Suriyeli işçilerin hepsi
kalıyor diğer evde ise Gürcü işçilerin hepsi kalıyor. Çocuk işçiler dayak yiyiyor, azar işitiyor,
çok düşük fiyatlara çok fazla emek gücünü satmak zorunda kalıyor ve tek istedikleri şey
kendileri için biraz zaman yaratabilmek. Çocuk diyip geçmemek lazım; çocuk işçileri tek
başlarına bıraksanız tüm iş yerini işletebilir ama en değersiz görülen, en çok emek eden ve
hayatından verdiği bunca şey olmasına rağmen en düşük karşılığı alan yine onlar.
İstanbul’dan Bir Liseli DÖB’lü

Comments