top of page

Giydiklerimizin Ardındaki Kalpler ve Eller

  • Sabırsızlık Zamanı
  • 30 Kas 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Ara 2020

Petrolden sonra yer alan 2.4 trilyon $ ile moda endüstrisi bir anda nasıl da fast-fashion haline

gelip tüm dünyayı sardı. Her gün kendimize yeni kıyafetler aldığımız halde nasıl oluyor da

dolabımızı açtığımız zaman kendimize; “Giyecek bir şeyim yok” diyebiliyoruz.


Amerika’da 60’lı yıllara kadar insanlar, kıyafetlerinin %95’ini üretirken şimdi sadece %3’ünü üretiyor. Bir Amerikalı ortalama yıllık 40 kg tekstil ürününü çöpe atıyor. Attıkları bu çöp

ayrıştırılamayan, 200 yılda yok olan, çevreye ve havaya zarar veren atıklardır. Bu insanların

yalnızca %10’u kıyafetlerini bağışlıyor ya da 2. el olarak satıyor. Peki Amerikalılara, bu kalan

%97’yi şimdi kim üretiyor?


Maaşların çok düşük tutulduğu, çürük ve yıkılması an meselesi olan binaların içinde çalışan gelişmemiş yani geri bıraktırılmış ülkeler üretiyor - çoğunlukla Bangladeş, Pakistan,

Hindistan -. Tekstil üretiminin başında yer alan bu ülkelerde kadınlar günlük 3$ gibi bir maaş

ile çalıştırılıyorlar.


Neden bu kadar düşük maaş derseniz; H&M, Primark, Zara gibi markaların başındaki insanlara sorabilirsiniz. Çalıştıkları ortam yeterince kötü değilmiş gibi bir de düşük maaş ile çalıştırılıyorlar. Daha iyi bir çalışma ortamı ve hayatlarını daha iyi sürdürebilecekleri maaş istedikleri zaman ise, yöneticiler tarafından ya dövülüyorlar ya da işten kovmak tehdidi ile karşılaşıyorlar. Kadınlar da bu işe gerçekten ihtiyaçları olduğu için çalışmaya devam etmeyi tercih ediyorlar. Peki bunları bilip de neden hala kimse bir şey yapmıyor? Fast-fashion insanların gözlerini bu kadar boyuyor olmamalı.


Bu olayları 2013 yılında Bangladeş’in Dakka kentinde yaşanan olaylara kadar kimse

bilmiyordu. Sekiz katlı tekstil binası olan Rana Plaza, 24 Nisan günü, içinde binlerce çalışanı

ile birlikte çöktü. Binden fazla insan öldü ve pek çok yaralı vardı.


Devletin tahliye emrine ve çalışanların her gün yönetime bu binanın çok tehlikeli ve

yıkılmakta olduğunu söylemelerine rağmen yöneticiler, burada çalışmayı sürdürmeleri

gerektiğini dile getirmiş. Bu insanlar ucuz kıyafetlerini canlarıyla ödüyor. Günde 3$

kazanmak için öldüler.


Bu tarz olaylar olmasına rağmen hiçbir modacı, marka sahibi pişmanlık ve üzüntü belirtmedi.

Onun yerine, “Daha da kötü şartlarda çalışabilirlerdi” gibi sözler söyleyip kendilerini

aklamaya çalıştılar. Orada ölen insanlar kimsenin umrunda değil. Tek dertleri daha ucuza mal edip daha pahalıya satmak ve kar oranını arttırmak. Bu böyle olmamalıydı.


Mesele ucuz kıyafetler değil, asıl mesele emekçilerin hayatlarının önemsenmemesi. Bu kadar fazla para kazanırken nasıl oluyor da bu insanların güvenliklerini sağlayamıyorlar? Sistem asla düzgün işlemiyor, asıl sorun sistemin kendisinde.


Hayatlarını sürdürmek için, sizin bir gün giyip ertesi gün attığınız ucuz ve kalitesiz kıyafetleri

bu şartlarda üretmeleri sizce ne kadar adil? Sürekli üretip çok fazla tüketiyoruz. Bu hiç

mantıklı değil. Moda asla ama asla tüketilebilir bir ürün olarak görülmemeli.


VENÜS



Comentários


Subscribe Form

©2020 by Sabırsızlık Zamanı. Proudly created with Wix.com

bottom of page